2002 Kasımı’nda AKP’nin tek başına iktidar olduğu günden bu yana
15 yıl geçti, 16. yıldayız.
15 yıl boyunca AKP Reisi tek başına iktidar olmasına rağmen kendine
resmi olmayan müttefikler aradı, buldu. Buna resmi olmayan ancak
fiilen yürüyen “koalisyonlar” diye tanımlasak çok da yanlış
olmayacak.
İlk “koalisyon” ortağı malum, Gülen Cemaati idi.
Bu koalisyonun öncelikli hedefi, siyasal İslamın iktidarının önünü
kesebilecek ve kesmek istediğini de saklamayan ordu idi. AKP (yani
Reis) ve Cemaat (yani Fetullah Gülen) el ele
verdiler ve darbe yapabilecek generalleri tasfiye edip orduyu darbe
yapamaz hale getirmek için kolları sıvadılar. Darbecilikle uzaktan
yakından ilişkisi olmayan ancak siyasal İslama da karşı oldukları
bilinen yüksek rütbeli subayları da içine kattıkları “Ergenekon
süreci”ni başlattılar.
Başardılar da. Ordunun tepelerini kendilerine uygun hatta
tabi hale getirecek ölçüde dizayn ettiler.
Bu koalisyon 2013 sonuna kadar sürdü ve “17/25 Aralık süreci” diye
adlandırılan büyük kavga patladı. Aslında AKP ile cemaatin iktidarı
paylaşma itiş kakışı birkaç yıl öncesinden başlamıştı; 17/25
Aralık’ta su yüzüne çıktı.
10 yılı aşkın “başarıyla” süren bu koalisyon 2014’ün ilk aylarından
itibaren amansız bir kavgaya dönüştü. AKP (Reis diye de okunabilir)
devletin bütün olanaklarını, özellikle de yargı erkini kullanarak
cemaatin tepesine çöktü.
Bu süreçte Reis’in koalisyon ortağı da değişti. “Cemaat orduya
kumpas kurdu” deyip birlikte kotardıkları bir operasyonu tümüyle
cemaatin üstüne yıkan AKP, hem ellerini yıkadı, hem de ordunun
tepelerine, hatta çoktan emekli edilmiş, artık herhangi bir gücü
kalmam...