Önceki gün CHP kurultayı, dün HDP Konferansı…
İçim dışım siyaset oldu. I-ıh, bir İstanbul gazetecisi
için bu kadarı fazla… Ankara’yı Ankara gazetecilerine emanet edip
ben hızla İstanbul’a dönüyorum...
Ama yola çıkmadan önce HDP Konferansı’ndan birkaç not, birkaç
izlenim…
Önce konferans, ardından kongre toplanması ÖDP’nin başlattığı bir
uygulama… Bugün HDP’de devam ediyor. Kongreler daha çok
konferanslarda kararlaştırılan karar ve yönelimlerin resmiyete
dökülmesi işlevi taşıyor. Yani gelecek hafta toplanacak HDP Genel
Kurulu’nun yönü, yönelimi, tercihleri, hatta parti yönetimi dün
başlayan ve bugün de sürecek “HDP 1. Olağan Konferansı”nda
belli olacak.
Benim merak ettiğim, kestirmeden “Hendek - barikat direnişi” diye
adlandırılan mücadele yöntemleri üstüne farklı görüşlerin ortaya
çıkıp çıkmayacağı, olası eleştiri ya da destek konuşmalarının
içeriği idi.
Bu Tırmık için konferansı izlemeye zorunlu ara verdiğim
ana kadar bu konuda altı kalın çizilebilecek bir vurgu ya da
cümleye tanık olmadım.
İki eş genel başkanın, Figen
Yüksekdağ ve Selahattin
Demirtaş’ın konferansı açış konuşması olarak
nitelenebilecek kısa konuşmalarından daha önce yapılan HDP Gençlik
ve Kadın konferanslarının sonuçlarını sunan Can
Memiş ve Ayşe Berktay’ın
sözlerine, ardından söz alan konuşmacılara kadar herkes Sur’da,
Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de sürüp giden direnişleri ve
direnişçileri abartı içermeyen sözcükler seçerek
selamladılar.
Bir şiddet övgüsü yapılmadı. Ama bir siyasal mücadele
yöntemi olarak şiddeti kesin bir dille reddeden herhangi bir
konuşma da yapılmadı.
***