Bir yıl kadar önce, 6 Nisan 2017’de Adalet Bakanlığı bir
kitapçık hazırlatıp “terör davaları”na bakan yargıç ve savcılara
dağıtmış. Benim haberim yoktu. Sanırım sizin de yoktu. Çünkü
gazetelere konu olmamış, TV’lerin ana ve ara haber bültenlerinde
varlığından bile söz edilmemiş.
Bilinse, kamuoyuna açıklanmış olsa fırtınalar kopardı. Demokrasinin
egemen olduğu, hukuk devletinin sahiden var olduğu herhangi bir
ülkede fırtınayla yetinilmez en azından Adalet Bakanı koltuğundan
olurdu; hatta hükümet istifa etmek zorunda kalır ve buna kimse
şaşırmazdı.
Önceki gün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup
konuşmasında gün ışığına kavuştu. Kılıçdaroğlu kürsüden kitapçığı
da gösterdi.
Kitapçık, hukukun göre göre ırzına geçildiğini kanıtlayan,
bağımsız yargı kavramının cenaze namazının
kılındığını belgeleyen örneklerle dolu. Hepsini aktaramam. Ancak bu
yazıda içlerinden en korkuncunu seçtim. Aynen
aktarıyorum:
“... Tahliye konusunda HSYK ile mutlaka istişarede
bulunduktan sonra, irade olunacaktır...”
Bu berbat Türkçeye takılmayın.
Ama içeriği üstünde birkaç dakikacık düşünün ve korkun, çok
korkun...
Bu savcılara açık bir talimattır:
“Bir sanık için tahliye kararı verilmesini istemeden önce HSYK ile
görüşün, oraya danışın, orası uygun bulursa tahliye talebinde
bulunun” deniyor.
Bu yargıçlara açık bir talimattır:
“Bir sanık için tahliye kararı verilmeden önce HSYK ile görüşün,
oraya danışın, tahliye kararını orası uygun bulursa verin”
deniliyor.