Facebook’ta, Twitter’da, mwitter’da fıkra gibi dolaşmış. Bir
okurumun, Ali RızaMalkoç’un
e-mektubu olmasaydı haberim bile olmayacaktı. Üstelik fıkra filan
değil yürek acıtan bir gerçekmiş.
O e-mektubu aynen aktaracağım:
“... Sabah, sebze halinin karşısındaki, müdavimi olduğum amele
kahvesine uğradım. Bir masada benim yaşlarda dört kâğıt
hurdacısı vardı, muhabbet ettik.
Halepliymişler.
Biri Baas Partisi üyesi, radikal bir solcu, biri Türkmen
milliyetçisi, biri Kürt, biri de Arap-Türkmen melezi ve
tarikat ehliymiş.
Dediler ki: Abi biz Suriye’de bırak aynı masada oturmayı, aynı
caddede bilebirbirimize tahammül edemezdik. Şimdi vatan elden
gitti, burada aynı çöplüğükarıştırıyoruz...”
Eğer aynı günlerde bir “Kafe”de, yan masadaki ateşli tartışmaya
kulak misafiri olmasaydım aynı masada bir araya gelmiş dört
Haleplinin öyküsünü sizlere aktarmaz, acı acı güler
geçerdim.
Benimkiler üç kişiydiler. Konuşmalardan anladığım biri Kürt öteki
ikisi Türk; ama üçü de solcu, hem de sıkı
solcuydular. Erdoğan’a çay ikram etmeyeceğini
alenen açıkladığı için gözaltına alınıp tutuklanan bizim
“kantinciŞenol” üstüne konuşuyorlardı. Zaten o yüzden kulak
kabarttım, çaktırmadan dinledim.
Çevrelerinde “sayın muhbir vatandaş” olmayacağını düşündükleri
belliydi, çünkü çay ikramı yapmamaktan daha sert eleştiriler
birbirini izliyordu.
İçlerinden bir, “Abi adama bakın yav, aleyhinde konuştun mu
içeri attırıyor. Bugidişle biz bu muhabbeti de yapamayacağız”
dedi.
Demez olaydı. Sohbet tartışmaya, tartışma sert tartışmaya
dönüştü.
- Sayenizde böyle oldu oğlum. Yetmez ama evet deyip adamı
devletin tepesine oturttunuz. Şimdi şikâyet hakkınız yok
sizin, tamam mı?
Yetmez ama evet, dediği anlaşılan Türk aşağıdan filan
almadı.
- Git lan, ne yapacaktık yani? Sizin
gibi Evren’lerin, Bahçeli’lerin arkasında
kuyruğu girip ‘hayır’ mı deseydik yani? Biz ona
değil, işte HSYK’deki al gülüm ver gülüm düzeni kalksın,
Evrengiller mahkeme önüne çıksın, Anayasa Mahkemesi’ne
başvurma hakkı kazanılsın
diye ‘evet’ dedik. Siz 12 Eylül Anayasası aman
değişmesin diye ‘hayır’ dediniz...”
“Türkler”in atışmasını kıs kıs gülerek izleyen Kürt
kostaklandı:
- Biz boykot ettik. Ne Tayyip’ten yana olduk, ne Evren’den,
Bahçeli’den yana...O referandum bizi hiç mi hiç
ilgilendirmiyordu...
Bu defa iki Türk birbirinin sözünü tamamlayarak Kürt’ü
fırçaladılar:
- Ayıp be ayıp... Boykotmuş. Hani Türkiye partisiydiniz siz?
Sizin başkan bile“Başkanlık sistemine karşı değiliz”
demedi mi?
- Demedi tabii? Ne zaman dedi bizim başkan?
- Oğlum biz sizin en büyük başkandan söz ediyoruz. İmralı’daki
başkanınız öyle demedi mi?