Sayın Başbakan,
size dün de mektup yazdım ama öncelik Hrant’a
yazdığım mektupta olduğu için sizinki epey kısaydı.
Oysa konu kısa bir mektupla geçiştirilemeyecek kadar önemli; dahası
konuya sizin bakışınız pek vahim. O yüzden ikinci bir mektup daha
farz oldu.
Farzı yerine getiriyorum.
Bir kez daha hatırlatayım. Aynen şöyle dediniz:
“… O metin kesinlikle bu akademisyenlerin elinden çıkmamıştır,
o metin bir yerden çıktı, onlar da imza
attı. ‘Aydın’ın en önemli vasfı sürü psikolojisine
kapılmamasıdır.Birçok arkadaşım bana dedi ki görmeden imza
attık. Bu tutum kabul edilebilir değil. Esas sorumlu o
metni bu şekilde çıkarmış olanlara. Yoksa ben bu metine
imza atanların özeleştiri yapacaklarına inanıyorum. Ben
onların okuyarak ciddiyetle imza attıkları
kanaatinde değilim…”
Biliyorum 13 yıllık AKP iktidarında sorgulamadan sizi destekleyen
bir kitlenin varlığına alıştınız. O yüzden de siyaset erbabının
sağlıklı düşünme ve davranmasında ilaç etkisi
yapan eleştiri ve özeleştiri sizin mahallede
pek geçerli değil.
Besbelli ki 1128 akademisyenin bildirisi sizin demokrasi
anlayışınızın sınırlarının ötesinde. Hele devletten maaş alan
insanların sizin düşüncenizden başka bir düşünceyi, sizin
ideolojinizden başka hatta zıt bir ideolojiyi, sizin siyasal
çizginizin tam karşısında yer alan bir çizgiyi benimsemeleri sizin
için asla kabul edilebilir değil.
Nitekim sizin büyük reis buyurdu: Akademisyen
memurdur ve amirlerine itaat ile mükelleftir.
Ne çare ki sizin bu tercihleriniz, sizin bu anlayışınız, sizin
doğrularınız birçok kişi gibi o 1128 akademisyenin de umurunda
değil. Onlar kendi tercihleri, kendi anlayışları ve kendi doğruları
yönünde davranmaktan, görüş açıklamaktan yanalar ve öyle de
yaptılar…