Yanıldığımı sanmıyorum, bu gazetenin okurlarının büyük
çoğunluğunun, eskilerin deyimi ile “kahir ekseriyeti”nin 7
Haziran seçimlerinden beklentisi AKP’nin tek başına hükümet
kuramayacak bir güç kaybıyla çıkmasıydı.
Bu oldu.
Daha romantik, düşgücü daha gelişkin olanların beklentisi CHP’nin
en azından bir koalisyonla hükümet kurabilmesiydi.
Bu olmadı.
HDP’nin yüzde 10’luk utanç barajını yıkarak Meclis’e girmesi, Kürt
siyasal hareketine şiddetten başka mücadele yöntemi bırakmayacak
pusulaların boşa çıkarılması isteniyordu.
Bu da oldu.
Galiba AKP seçmeninin bile karabasanına dönüşmüş “başkanlık
sistemi” ise “Ben miting meydanlarına çıkar, ekranlarda
bir boy gösterir, bir konuşursam her meseleyi halleder; her engeli
yıkarım” hesabı yapmış bir garibanın artık rüyasını bile
göremeyeceği bir kötü anıya dönüştü…
Bu en güzeli oldu...
Ancak bütün bunların üstünden yedi uzun gün geçti.
Yani bayram bitti.
Şimdi önümüze, geleceğe, siyasal önceliklerimize bakmak gerek.
***
Birkaç gün önceki bir Tırmık’ta “Bu pilav daha çok su
kaldırır” diye yazmıştım. Hâlâ da öyle düşünüyorum. Bir
hükümet kurulacaksa bu bir koalisyon hükümeti olacak. Azınlık
hükümeti formülü ki bence pek ciddi değil“dışarıdan
koalisyon” gibidir ve koalisyondan çok daha zayıf bir
çözümdür.
Tamam koalisyon zorunlu ama kim kiminle ve hangi koşullarda
koalisyon kuracak?
Bu sorunun en azından bu pazar gününde somut, üstünde yorum
yazılabilir bir cevabı yok.
Ancak bugünden belli olan, hatta seçimden önce de kestirilebilir
bir gerçek var: