Meşhur fıkradır. Adam lokantada garsona “Yemeklerden neler var” diye sormuş. Garson başlamış:
- Patlıcan oturtma, patlıcan karnıyarık, patlıcan musakka, patlıcan silkme, patlıcan imambayıldı, patlıcan dolması, patlıcanlı kebap, patlıcan kızartması, patlıcan böreği, patlıcan turşusu…
Adam garsonun sözünü kesmiş:
- Tamam tamam, anlaşıldı. Sen bana bir bardak su ver ama lütfen patlıcansız olsun…
Bugünlerde bizim meslekte durum neredeyse farksız. İster gazeteye yazı yaz, ister gazetelerde bir yazı oku. Dayanamazsın…
- Bana okumak ya da yazmak için bir yazı… Ama lütfen CHP’siz olsun…
***
Abartmıyorum.
Ne enflasyonun dörtnala kalkmışlığı, ne Trump’ın olası yaptırımlarının sonuçları, ne AKP Reisi’nin cemaatlerle papaz olmaya başlaması, ne lise öğrencilerini ne edip yapıp bir imam hatip lisesine yerleştirme manevraları, ne TBMM’nin göstermelik bir kuruma dönüştürülmesi…
Hayır. Varsa yoksa CHP.
Sorular sağanak olmuş art arda üstümüze yağıyor. Adımız gazeteciye çıkmış ya, sanki CHP’de ne olup bittiğini ayrıntısıyla biliyoruz da soruyorlar. Soruları şurada sıralamaya kalksam patlıcan propagandası yapan fıkradaki garsona dönerim.
Bırakın benim gibi ununu eleyip eleğini asma kıdemine gelmiş gazetecileri, Ankara’nın en acar habercilerinin bile sorulara dişe dokunur bir cevabı yok.
Daha da komiği CHP’nin delegelerinden en tepesine kadar bütün yöneticileri de cevap veremiyorlar. En bilgiç havalarda konuşan CHP’li tanıdıkların söyledikleri de birbirini tutmuyor. Birinin söylediklerini bir başkasından doğrulatmaya kalksanız, taban tabana zıt “parti içi bilgiler” dinlemek zorunda kalıyorsunuz.
***
Ortalık toz duman: Genel merkez şöyle dedi, muhalifler böyle, dedi…
Arada temel soru, anlam taşıyan soru kaynayıp gidiyor:
- Muhalifler neye muhalif?
CHP’nin sorunu “Kılıçdaroğlu ve takımı gitsin, Muharrem İnce ve takımı gelsin” mi?
Bu mu? Bu kadar mı ?
***