Bu hafta baştan sona Ermeni sorunu ile geçti. Cumhuriyet
yazarlarının kimi birbirini tamamlayarak, kimi de ötekileri tümüyle
reddederek yazdılar. Haydi suçumu itiraf edeyim, geçen pazar yani
24 Nisan’a daha bir hafta varken yayımlanan “Tutun ki Soykırım
Dendi, Tutun ki Denmedi” başlıklı Tırmık’la tartışmayı galiba ben
ateşledim.
Aferin bana…
Öteki arkadaşlarımı bilemem. Ama haftayı yine Ermeni sorunu ile
noktalayacağım…
Bitirdiğimiz hafta boyunca ana avrat düz gidenlerden, “Ermeni
sorunu üstüne yazılacaksa neyin nasıl yazılacağına dikkat etmem ve
asla onların dışına çıkmamam gerektiğini ültimatom üslubu ile
tebliğ edenlerden “Sen geldiğinden beri bu gazeteyi almıyor,
okumuyorum” diye başlayıp ardından son Tırmık’ın her paragrafına
-dediği doğruysa okumadan- o paragrafın iki katı uzunlukta cevaplar
döşeyenlere baştan haber vereyim: Bu Tırmık valla billa Ermeni
konusuna değinmeyecek, hele hele soykırım filan gibi huzurunuzu
bozan, milli hislerinize zarar veren terimler asla
kullanmayacak.
Başlıktan belli, bu pazar bir kitap reklamı yapacağım o kadar…
Yalnız şey… Eeee… Şey…
Kitabın yazarı bir Ermeni…