Hınzır gülüşlü, aşırı üstün zekâlı
Albert Einstein’a “Üstad
bunca yıldır uzayla, evrenle, yıldızlarla,
güneş(ler)le, ışıkla ilgileniyorsunuz. Evrenin sırları
üstüne vardığınız bir sonuç var mı” diye
sormuşlar...
Gülmüş, omuz silkmiş:
- Var, demiş, bir
şey hareket ediyor...
Ben de benzer bir cümle kuruyorum. Nitekim
yazının başlığına da taşıdım:
- Bir şey(ler) hareket
ediyor...
Kuşkusuz Einstein’ınki kadar kapsamlı ve
anlamlı değil.
Ama önemli.
Sayıları yüz binlerle (milyonlarla?)
ölçülebilecek büyük bir kitleyi, yakınlarını, eşlerini,
çocuklarını, akrabalarını, dostlarını; yanıtsız ve yankısız adalet
çığlıkları atanları ilgilendiren “bir şey(ler)” hareket
ediyor.
Nasıl bir sonuç verecek?
Bilmiyorum. Bildiğim, epeydir -bilinçli bir
tercihle- hareketsiz duran bir şeylerin hareket ettiğinden
ibaret...
Bilmece gibi oldu değil mi?
Peki, açıklamaya çabalayayım.
***
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) birkaç
gün önce tutuklu gazetecilerle ilgili AKP iktidarına beş altı soru
yöneltti ve 2 Ekim 2017’ye kadar cevaplanmasını istedi.
Bencileyin bu konunun inceliklerini bilmeyenler
“A-ha işte AİHM de fos çıktı. Topu taca attı. 2 Ekim’e
kadar da süre tanıdı. İçeridekiler için yat yatabildiğin
kadar dedi” yollu değerlendirmeler yapıp sosyal
medyada “AB denen emperyal güç” vurgulu zehir zemberek
yorumlar döktürdü. Bu gelişmeden sadece birkaç gün önce aynı AİHM,
KHK ile ihraç edilenler için “İç hukuk yolları
tüketilmediği” gerekçesiyle bireysel başvuruları gündemine
alamayacağını açıklamıştı. Sorular ve 2 Ekim’e kadar süre tanınması
aynı “olumsuzluğun” devamı gibi algılandı...