Cumhuriyet’ten 10’u tutuklu, 2’si tutuksuz 12 şüpheli iddianame
bekliyor.
Yani soruşturmayı yürüten savcının, tutuklama isteyecek kadar ciddi
“suçlar” bulduğunu düşündüğü iddianamesini...
Ama yazmıyor.
Yoksa yazamıyor mu ?
O soruşturmada savcılara ifade verenlerden biri benim. O yüzden
dosyayı iyi biliyorum. 250 lirayı 250 bin lira göstermek gibi bazı
aptalca hileleri bir yana bırakırsak cevaplamamız istenen soruların
özü özeti tek cümledir:
- Cumhuriyet gazetesinin çizgisini
niye değiştirdiniz?
Bu soru bir önkabule dayanıyor. Savcıya göre Cumhuriyet gazetesi
yayın çizgisini değiştirmiş?
Peki, tutun ki değiştirmiş, bunun için savcılardan ya da
birilerinden izin almak filan mı gerekiyordu? Yayın çizgisini
değiştirmek gibi bir suçun hukukta herhangi bir yeri olabilir
mi?
Kaldı ki yayın çizgisi üstüne savcılığın soruları “savcı
tanıklığı”nı kabul etmiş ve o tanıklıkta kendi ideolojik
saplantıları ile Cumhuriyet’in yayın çizgisinin uyuşmamasından
dolayı “muhbirlik” gibi bir onursuzluğu seçmişlerin sayıp
döktüklerinden ibaret. Bir de birkaç gazete yazısı ile eski bir
Cumhuriyet çalışanının attığı tweet, savcının elinde suçlama
kanıtları oluşturmuş. Savcıya göre bu “suçlar” o kadar ağırmış ki
10 arkadaşımızın tutuklanmasını talep etmiş; tutuklama aygıtına
dönüşmüş sulh ceza hâkimlerinden biri de bu talebi “münasip”
bulmuş.
Gel gör ki bir türlü iddianame yazılmıyor, yazılamıyor.
Ya bir talimat bekleniyor, ki umarım böyle değildir ya da ciddiye
alınacak bir iddianame yazmak için elde veri yok...
O yüzden bir türlü yazılamıyor...
***
Buraya kadar bir özet idi ve sadece okura hatırlatmak için
yazıldı.
İşte bizim iddianameyi yazmayan savcı önceki gün yargıç karşısında
idi. Hem de yasa gereği herhangi bir ağır ceza mahkemesinde değil,
Yargıtay’da, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde.
Dünkü Cumhuriyet’te haberi ayrıntısı ile okudunuz. Okumadıysanız
bulup okuyun. Çok eğlenecek ve çok öfkeleneceksiniz.
Bizim soruşturmada savcı olan zat dünkü duruşmada, “Selam Tevhid
kumpası” diye anılan bir davada sanık...