Bukalemunu bir İskoçyalının ekose eteğinin
üstüne koymuşlar; hayvancık çıldırmış.
Devlet ve yargı bürokrasisini anlatan
Dava romanının yazarı Franz
Kafka’ya Cumhuriyet’in finans sorumlusu
Emre İper arkadaşımızın 84. gününe basan
tutukluluğunun “gerekçesi”ni ve sonrasında yaşananları
anlatırlarsa Kafka inanmaz. Doğruluğuna ikna olunca da
çıldırır.
Yani...
Kendinizi güvenceye alın, bu Tırmık’ı
okumaya öyle başlayın. Sonra uyarmadı demeyin.
Buyrun.
***
Bu yılın 6 Nisan’ında Cumhuriyet
soruşturmasının iddianamesi nihayet açıklandı. O gün Cumhuriyet’in
muhasebe servisinde çalışan Emre İper arkadaşımız geldi ve
sordu
“Abiler, iddianamede bizim Muhasebe
Müdürü Günseli Özaltay Ablamız ile
eski Muhasebe Müdürümüz Bülent Yener’in
telefonlarında Y. E. İ. adlı ByLock
kullanıcısı olan biriyle görüştükleri yazıyor. O Y. E. İ.
benim adımın kısaltılmışı, Yusuf Emre İper
yani. Telefon numarası da benim telefonum. Bende niye
ByLock olsun ki?”
Böylece Kafka’nın bile aklına gelmeyecek
“macera” başladı.
Emre İper ve avukat arkadaşlarımız hemen (evet
hemen) bilişim ve adli bilişim uzmanı, aynı zamanda
“Yeminli adli bilirkişi” olarak uzmanlığı
mahkemelerce resmen kabul edilmiş Koray Peksayar’a
başvurdular. Çok kısa bir incelemeden sonra uzman Peksayar, Emre
İper’in cep telefonunda ByLock filan bulunmadığını çok ayrıntılı
bir raporla kanıtladı.
Ancak rapor geç kalmıştı. Ertesi gün, 7 Nisan
sabaha karşı Emre İper’in eve basıldı ve gözaltına alındı.
Avukatlar bilirkişi raporunu savcılığa sundular ama herhangi bir
sonuç alınmadı. Savcılık ve mahkeme uzman bilirkişinin raporuna
itibar etmiyor, polisin raporunu beklemeyi tercih
ediyordu.
Emre İper 15 günlük bir gözaltı süresinin
ardından sulh ceza hâkimliğince tutuklandı ve “Silivri
zindanına” kondu. Polisin raporu ise o gün bu gündür gelmedi.
Oysa iki saatlik bir çalışma o telefonda “ByLock var
mı, yok mu” sorusuna cevap vermeye yetiyordu.