Adını hep kendileri koydular. Önceleri
“Gülen Cemaati” diyorlardı. Cemaat terimi yıpranmış olsa
gerek, onun yerine “Hizmet Hareketi” yeğlendi.
“Hoca efendileri” pek itibarlıydı.
Nasıl olmasın, ilan edilmemiş ama fiilen var olan bir “siyasal
koalisyon”un ortağı, Tayyip Erdoğan’ın
neredeyse eşdeğeri idi. Türkçe Olimpiyatları’nda nutuklar attılar;
“Hocaefendi”lerine abartmalı övgüler düzdüler.
Yurtdışındaki Gülen okullarını coşkuyla
selamlayıp alkışladılar. Moskova’da, Petrograd’da öksüz, yetim ve
yoksul Slav çocuklarına İstiklal Marşı’nı ezberden okutmak,
Uganda’nın kara derili çocuklarına zeybek oynamayı öğretmek gibi
yürekler acısı marifetleri övdüler, övdüler, övdüler. Cemaat
okullarını “Türk bayrağının dalgalandığı, Ezan-ı Muhammedi’nin
duyulduğu” kutsal mekânlar olarak selamladılar.
Her ne kadar 17/25 Aralık’ta
hırsızlık-yolsuzluk dosyalarının art arda patlatılması AKP - Cemaat
koalisyonunun fili sonu ve acımasız bir kavganın başladığı milat
olarak sunuluyorsa da aslında o tarihten birkaç yıl öncesinde
aralarına kara kedi girmeye başlamıştı. Cemaat’in vitrininde yer
alan ve bugün galiba hepsi de yurtdışına çıkmış olan “Cemaat
ünlüleri” kendi adamlarının devlet bürokrasisine
yerleştirilmesinde ciddi sıkıntılar yaşandığından yakınmaya
başlamışlardı. Yine de kavganın, itiş kakışın su yüzüne çıkması
17/25 Aralık 2013’te yaşandı.
O günlerde henüz “terör örgütü”
nitelemesi kullanılmıyor, PDY kısaltmasıyla anılan “Paralel
Devlet Yapılanması” tercih ediliyordu.