Başlığa bakıp benden bir cevap geleceğini ummayın.
Çok gerilere gitmeyeceğim. Mesela Cumhurbaşkanlığı
seçiminde TayyipErdoğan’ın
karşısına bugün MHP’de milletvekilliği
yapan Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir aday
çıkarıp sonra da sosyal demokratlardan ona oy vermelerinin
istenmesi; keza başkent Ankara’nın belediye başkanlığına aday
olarak bula bula MHP
kökenli Mansur Yavaş’ın
gösterilmesi gibi saçma sınırını aşıp zırva sınıfına yakışan
tercihlerden söz etmeyeceğim.
Tartışmak istediğim CHP’nin gösterdiği adaylarla sosyal
demokrasinin kan uyuşmazlığı değil.
1967’den bu yana sosyal demokrat bir partiye dönüşme iddiasında
olan, Sosyalist Enternasyonal’e üye olan, yani ilke olarak
milliyetçiliği kesinlikle reddetmesi gereken bir siyasal partiden
söz ediyoruz.
AKP iktidarının ülkeyi sürüklediği keskin ve tehlikeli kamplaşmada
onun yanında saf tutmadığı için çoğu kez dilimizin ucuna geleni
yutmayı tercih ettiğimiz CHP’nin, siyasetin neresinde
duracağı sahici bir sorudur. Üstelik bu soru, salt benim
gibi ne CHP üyesi ne sosyal demokrat olan, dahası partilere akıl
vermek gibi bir meslek hatasına düşmemeye özen gösteren bir
gazetecinin sorusu değil. CHP çatısı altında siyaset yapan, sosyal
demokrat ideolojiyi benimsemiş, içselleştirmiş dostlarımızdan,
tanıdıklarımızdan, arkadaşlarımızdan sık sık duyduğumuz bir
soru.
***
Hatırlayın, bir yıl kadar önce, 20 Mayıs 2016’da Meclis’te
AKP’nin bir anayasa değişikliği ile milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin
teklifi CHP’lilerin de desteği ile kabul
edildi. Görünüşte “milletvekilleri”nin dokunulmazlığı idi, ama
herkes biliyordu ki söz konusu olan “HDP
milletvekilleri”nin dokunulmazlığı idi.
CHP liderinin ağzından “Yapılan düzenlemenin anayasaya
aykırı olmasına rağmen evet oyu
verecekleri” açıklandı.
Öyle de yaptılar. Anayasa değişti, dokunulmazlıklar kalktı
ve...
Ve HDP’nin Eş Genel
Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen
Yüksekdağ şu anda hapishanedeler. Ne zaman
çıkacakları da belli değil. Tutuklanan, hapse konan, tahliye
edilen, tekrar tutuklanan, gözaltına alınan, sonra yine tutuklanan
HDP milletvekillerini bırakınız sokaktaki yurttaşı, siyasetin
içinde koşuşturan gazeteci tayfasının bile ezbere sayması mümkün
değil.
59 milletvekili ile Meclis’in üçüncü partisi olan HDP’nin
siyasetten fiilen kazınmasına destek veren, üstelik
bunu “Anayasaya aykırı ama...” parantezine alarak
açıklayan bir partinin siyasetin sosyal demokrat kanadında yer
aldığını söylemek mümkün mü?