Cumhuriyet, bir gazete olma, kâğıdın üstüne mürekkep sürülmüş “bir şey”den öte, halkın haber alma hakkını (ihtiyacını değil, hakkını) ete kemiğe büründürme görevinin üstesinden bir kere daha geldi. MİT TIR’ları denen suçun yalanlanacak yanı kalmadı.
Ortalık toz duman. Gel de övünme…
Dün sizlere sözünü ettiğim Cumhuriyet’i okur ve konuşurken bana da CHP İstanbul il yönetiminin bir kahvaltı buluşmasına katılmak düştü. Birçok meslektaşla birlikteydik ve kimileri harbiden “Abi, yaptınız yine yapacağınızı. Ne haberdi ama” deyip alkış tuttu; kimileri “Yayın yasağını deldiniz. Sizi de delmesinler” diye soğuk şakaları tercih etti. Ben de alçakgönüllülük dümenine yatıp, önem vermezmiş gibi bir ses tonuyla “Yav Cumhuriyet böyle bir şeydir işte…” diye çaktırmadan övündüm…
Ne yazık ki fazla hava basamadım çünkü kahvaltılı-sohbet başladı.
***
İlkin CHP İstanbul il başkanı Murat Karayalçın, İstanbul’un 14 CHP’li belediyesi ile TMMOB’ye bağlı 24 meslek odası arasında imzalanan işbirliği protokolünden örgütün kapı kapı dolanıp 1 milyon 300 bin ev ziyareti yaptığına kadar ayrıntılı bir çalışma dökümü sundu. Ardından da seçim güvenliği için sandıklarda aldıkları önlemleri anlattı. İstanbul’un 27 bin 861 seçim sandığından her birinde üç CHP’li görevli bulunacağını anlattı.
“AKP kaç oy çalacak” gibi sorulara cevaplar veren tweet’lerin açık açık kol gezdiği bir ortamda CHP’nin sandık güvenliğine bu kadar yüklenmiş olması sevindirici. HDP’nin de vereceği destekle “Oy ve Ötesi” gibi sivil girişimlerin yükü biraz daha hafifler; AKP’nin “yükü” ise epey ağırlaşır…
Karayalçın’dan sonra sözü, CHP Genel Merkezi’nin akademisyen ağır topu, Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata aldı. Hepimize dağıtılan “AKP İktidarı ve Rejimin Otoriterleşmesi” adlı kitabı özetleyerek tanıttı.
Özetin özetini de buraya sığdıramam. Ancak kitabın, CHP’nin seçim bildirgesindeki ana vurgunun ekonomik konularda olması, demokrasi, özgürlük, hukuk devleti gibi konulara ağırlık verilmediği eleştirilerine bir cevap olduğunu belirtmek gerek.