Son dönemece girdik. Haftaya bugün saçımız ak mı, kara mı
öğrenmiş olacağız. Önümüzdeki dönemde yaşamımızda AKP
elebaşılarının hangi ağırlıkta yer alacaklarını da öğrenmiş
olacağız.
Eh biz gazeteci milleti de şöyle rahat bir soluk alıp, arkamıza
yaslanıp, zaman ve iş baskısı olmadan -mesela- bir tas kahve
içebileceğiz.
Bu hafta ise epey zor geçecek gibi. Kendi adıma bu Tırmık’ı bitirip
gazeteye yolladıktan sonra İstanbul’da AKP’nin “miting
müsameresi”ni izlemek zorundayım. Düşünün,
Başbakan Davutoğlu belki de saatlerce
konuşacak ve ben Yenikapı Meydanı’na kazık kakıp mitingin sonuna
kadar beklemekle yükümlüyüm. O saatleri hasarsız atlatabilirsem
geçen hafta başladığım partilerin kahve toplantılarına ve ev
ziyaretlerine “davetsiz konuk” olmaya devam edeceğim.
Geri kalan çok az vakitte de eşin dostun, tanıdık tanımadık bir
sürü kişinin “Engin Bey siz gazetecisiniz bilirsiniz, ne olur
sizce seçim sonucu” gibi ahret sorularına cevap yetiştirmeye
çabalayacağım.
Oysa ne ben, ne başka gazeteciler hafta sonundaki seçimin sonucunu
şimdiden biliyor. Bilmeleri de mümkün değil. Tahmin bile neredeyse
olanaksız. Çünkü kıl payıfarkların sonucu belirleyeceği bir
seçim yaşayacağız. Tek bildiğimiz, sonuçları itibarıyla çok yakıcı
olabilecek bir seçime giriyoruz.
O yüzden de hafta boyunca kıl payı farkları etkileyebilecek çabalar
da yakıcı önem taşıyor. Siyasi partilerin, milletvekili
adaylarının, parti aktivistlerinin göstereceği çabadan, seçim
propagandası çalışmalarından söz etmiyorum.
Seçmen yurttaşlardan söz ediyorum.