Önceki gün, akşam saatleri...
- Duydun mu Atatürk Havalimanı’nda silahlar patlamış, canlı
bombalar kendilerini patlatmış. Onlarca ölü, yüzlerce yaralı var
deniyor...
- Kim yapmış?
- IŞİD diyorlar...
- Yapma yav! Hay Allah... Bu IŞİD de yani...
***
Önceki gün, akşam saatleri...
- Duydun mu Atatürk Havalimanı’nda silahlar patlamış, canlı
bombalar kendilerini patlatmış. Onlarca ölü, yüzlerce yaralı var
deniyor...
- Kim yapmış?
- IŞİD diyorlar...
- Oh!.. Bir an korktum biliyor musun? Şey sandım, şey yaptı
sandım...
***
Yukarıdaki cümleler iki kişi arasında geçen bir konuşmaydı da
ben kulak misafiri oldum... Hayır böyle konuşmalara tanık da
olmadım, kulak misafiri de.
O cümleleri ben uydurdum.
Ama bire bin bahse girerim ki önce gün akşam saatlerinden itibaren
bu ülkede bu cümleleri dillendirenler oldu.
Bir iki kişi de değil, epey “kişi”.
Bu kişilerin hiçbiri (bir daha: Hiçbiri) IŞİD
üyesi hatta sempatizanı değildi.
Bu kişilerin hiçbiri (bir daha: Hiçbiri) PKK
üyesi hatta sempatizanı değildi.
Ama bu cümleleri kurdular...
***
Salı akşam saatlerindeki kör terörü, kalleş
saldırıyı “hayıflanarak” karşılayanları tanıyorum,
tanıyoruz. IŞİD’i düşman olarak görmüyorlar, göremiyorlar. Ona
kızgınlıkları işleri zorlaştırmasından. Siyasal İslamın ülkemizdeki
temsilcileri oldukları halde IŞİD’in onları Müslüman olarak
görmemesi, Türkiye’yi Darül Harp ülkesi (= İmamı
Müslüman olmayan ülke) olarak nitelemesi. Onları öfkelendiriyor.
IŞİD kadrolarını nankör olarak görüyorlar.
Atatürk Havalimanı’ndaki saldırıda IŞİD izinin kesinleşmesi onların
yazının başındaki cümleyi kurmalarına yol açtı: