Müjde Rize’den, AKP Reisi’nin memleketi
Güneysu ilçesinden ve bizzat Reis’ten geldi:
-Onların dolarları varsa bizim de halkımız,
hakkımız, Allahımız var. Hiç endişelenmeyin.
Endişelerim dağıldı. Rahatladım.
Ardından “Damat”, iş
adam ve kadınları önünde görücüye çıktı. Bizim yazıişleri
tayfasının ukalaları “Abi adam bir saattir hiçbir şey
söylemeden konuşuyor. Bu da bir marifet yani” gibisinden
yorumlar döktürdüler ama kulak asmadım. Zaten ben damada değil,
ekranın alt köşesinde sürekli değişen dolar ve Avro rakamlarına
bakıyordum. Damat konuştukça dolar da arttı, Avro da. Asıl marifet
bu olsa gerek.
Ama ben hiç endişelenmedim. Nasıl olsa bizim
“Hakkımız, halkımız ve Allahımız” var di mi?..
Akşam geç vakit eve gelip, arabayı park ederken
karşı apartmanın kapıcısı seslendi:
- Bey, sen gazetecisin bilirsin. Dolar kaça
çıktı?
Dikkat isterim. “Dolar kaç oldu” diye
sormadı, kaça çıktığını sordu.
-Boş ver, dedim, bizim hakkımız,
halkımız ve Allahımız var...
Sözümü dinledi, boş boş bana
baktı...
Siz de boş verin. Şu pazar günü papatya falı
bakar gibi “indi - çıktı - indi - ah yine çıktı” diye
oyalanmayalım. Nasıl olsa bizim “hakkımız, halkımız ve
Allahımız” var.
Yani işimiz Allah’a kaldı.
Gelin biz sahiden
ciddi konuları konuşalım, yazalım.
Buyrun.
***
Geçen hafta bir Tırmık’ta “AKP Reisi ile
cemaat papaz olmanın da ötesinde
kapıştı” gibi bir cümle geçiyordu.
Garo Paylan’dan sabahına cevap
geldi.
Garo Paylan’ı tanırsınız. HDP milletvekili.
Salt Ermeni azınlığın değil, bütün azınlıkların ve halkların gür
sesi. Benim içinse daha yalın; “Yaşayan
Hrant”tır o...
Garo’dan gelen kısacık bir mesaj.
Aktarıyorum:
“Aydın abi günaydın,
Bu ‘papaz
oldu’ çok yaygın kullanılan bir nefret
söylemi. ‘Al papazı ver
papazı’lar havada uçuşurken bir gol de
Aydın Abi’den yedik.
Ortamlarda ‘Garo, Aydın Abisiyle
imam oldu’ dedirtmek istemiyorsan
(şimdi çok korkmuş olman lazım ;)
Senden başlayarak, eyy cemaati
müslimin! ‘Papaz oldu’ demeye
son verin!..”
Garo Paylan haklı. Yerden göğe haklı. Demek bu
yaştan sonra da öğreneceklerim varmış, dilimi daha da sıkı gözden
geçirmem gerekiyormuş.
Öyle ya, mesela benim sevgili arkadaşlarım Garo
Paylan ile Harut (Şeşetyan) atışsalar, “Garo
ile Harut imam oldular” mı diyeceğiz?
***
Madem dilimizde yer etmiş nefret söylemi
olarak nitelenebilecek deyimlerden sözü açtım, Hrant Dink’in yıllar
önceden kalma ve bir türlü denk getiremediğim bir yazı siparişini
de şuraya sıkıştırıvereyim.
-Bir Tırmık’ta değinsene, demişti,
siz Müslümanlar yahut senin gibi evinde Müslüman havası
koklamış, dili Müslüman üslubundan etkilenmişler, tanıdıkları biri
ölünce ardından “Toprağı bol olsun”
diye akıllarınca sıcak bir kelam etmeye kalkıyorlar. Bu nefret
söylemidir oğlum. Müslüman ölünce “Nur içinde
yatsın” denir, ama benim gibi bir gâvur ölünce,
belki tam ölmemiştir, dirilir çıkar, olmadı hortlar, en iyisi
üstünü bol toprakla örtelim ki çıkamasın hesabıyla “Toprağı bol
olsun” deniyor. Sence bu nefret söylemi değil de
nedir?
Tam da dediğin gibidir
Ahparik, tam da dediğin gibidir benim
bilge kardeşim...
***