Evet, evet o Demirtaş’tansöz ediyorum, Selahattin
Demirtaş’tan...
Başlıkta parantez içine tıkıştırdığım “dı” takısı
bir şeyler anlatsa gerek.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP’nin adayıydı. Türkiye’nin en
batısındaki bir cezaevinden salt Türkiye’nin en doğusuna değil, her
yerine sesini iletmeye çabalayan ve o hukuk değil ahlak sınırlarını
da zorlayan koşullara rağmen bunu başaran Selahattin Demirtaş’tan
söz ediyorum.
Kürt siyasal hareketinin Türkiye siyasal yaşamına armağan ettiği,
siyasetçi ağırbaşlılığı ile insan sıcaklığını buluşturan bu genç
arkadaşımızın adını da, sesini de 24 Haziran’ın ardından duymaz
olduk...
Bestelediği türküyü dinledik; yazdığı amatörlüğün çok ötesinde
kalite taşıyan öykülerini okuduk, cumhurbaşkanı adayı olarak Edirne
mahpus damından iletmeyi başardığı cümleler bizlere ulaştı.
Peki sonra?..
*** Dolar almış başını giderken,
ekonominin geleceği üstüne ardı ardına felaket haberleri sağanak
olup üstümüze yağarken... Kravatlı mollalar eğitim sistemini kendi
sefil hesapları yönünde düzenleyelim derken on binlerce gencecik
çocuğu geleceklerini karartan bir kargaşanın (=kaos) içine
sürüklemişken... CHP’deki çalkantı partide ağır yaralar açmışken ve
açmaya devam etmekteyken “Selahattin Demirtaş da nereden aklına
geldi” diye soranınız oldu mu?
Bu soruya uzun, çok uzun cevaplar verebilirim.
Mesela HDP’den başlayıp “Hayrola, kitlelerle sıcak bağ kurabilen
tutuklu eşbaşkanınızı unuttunuz mu yoksa” diye bir karşı soru
üretebilirim...
Mesela, sebep Meclis’te etkili ve yankı yaratan çok sıkı bir
muha...