Önceki gün gazetenin birinci sayfasını
elbirliği ile bitirdik.
Arkamıza yaslanıp ekrandaki sayfaya alıcı
gözüyle baktık.
Biri “Cezaevi bülteni gibi gazete
yapmışız abi” diye
mırıldandı...
Baktım. Doğru. Birinci sayfada ağırlık
cezaevlerinden gelen haberlerde. Sürgün yerine dönüşmüş cezaevleri;
neredeyse ölümü bekleyecek ölçüde ağır hasta tutuklu ve mahkûmları
hâlâ ve ısrarla cezaevinde tutan “infaz hukuku”
ve “insaf yoksunları”; yer kalmadığı
için bazı hükümlüleri açık cezaevlerine nakletme formülleri;
cezaevlerinde büyüyen çocuklar...
Evet, arkadaş haklı. Cezaevi bülteni gibi
gazete yapmışız.
İyi de ne yapsaydık? Genç bir oyuncuyu vuran
bir kadının, ekranlara çıkmak için birbiriyle yarışan yeğenlerinin,
kardeşlerinin, arkadaşlarının zırvalarını, ayıp sınırındaki
sözlerini mi sayfalara taşısaydık?
Bu ülkede dokunulmazlıkları alavere dalavere,
pazarlık, hesap kitap yapılıp
kaldırılmış Selahattin
Demirtaş ve onu aşkın HDP milletvekili
hapiste. Cep telefonunu Cumhuriyet gazetesi çevresinde açık tutmak
gibi vahim bir suç işlemiş Enis
Berberoğlu hapiste. Bu ülkede hapisteki
gazetecilerin sayısı yakında iki yüze ulaşacak. Bu ülkede
akademisyenler hapiste. Bu ülkede telefonunda ByLock programı
taşıyan bir uğursuzun şu ya da bu nedenle telefon ettiği kadın ve
erkekler hapiste. Bir ara Bank Asya’nın önünden geçmişler
hapiste.
Kestirme söyleyeyim: Bu ülke, nüfusuna oranla
en çok kişinin hapiste olduğu ülkeler liginde açık ara ile şampiyon
olmuş. Cumhuriyet, birkaç sayfasını bu konuya ayırmayacak da ne
yapacak?