Ne yani, “Aydın Engin. Evli, bir çocuklu. Yedi
yıl altı aya hükümlü” gibi satırlar döktürüp mağdur edebiyatına
sarılacak değilim ya...
Salt ben değil. Hukukun ırzına geçilip hapis cezalarına çarptırılan
arkadaşlarımızın hiçbiri mağdur edebiyatına sığınmadı, sığınmaz ve
sığınmayacak.
Zaten biz mağdur filan da değiliz.
Bu bir mücadele.
Düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü, bağımsız gazetecilik, halkın
haber alma özgürlüğü, demokrasi mücadelesi. Bizler, çeşitli hapis
cezalarına çarptırılmış Cumhuriyet çalışanları ve şimdilik herhangi
bir cezaya çarptırılmamış kadın ve erkek, genç ve yaşlı Cumhuriyet
çalışanları bu mücadelenin tarafıyız.
Doğru tarafı.
Yani insana, yurttaşa, demokrata yakışan tarafı...
Bedelse bedel ödemekten korkmayan tarafı...
Meslek onurunu ve ilkelerini çiğnememeye yeminli tarafı.
Öyleyse...
Öyleyse işimize bakalım.
*** İşimizin aslı, özü habercilik.
Kapalı kapılar ardında dönen dolapları, söylenenleri, söylenmeden
yapılanları, olup biten ve gizli tutulmak istenenleri günışığına
taşımak. Halkın haber alma hakkını (ihtiyacını değil, hakkını) ete
kemiğe büründürmek.
Bir örnek vereyim, sadece bir örnek.
Dünkü Cumhuriyet’in birinci sayfasının dokuz sütuna yayılmış
manşetini hatırlayın: Apoletli ziyaret!..
Reis’in sivil giyinince sivil olduğunu sanan Genelkurmay Başkanı
ile Re...