AKP kurmaylarının (yoksa “kurmayının” mı demeli?) pişirdiği
kirli siyasal manevraları uygulamakla görevli Ahmet
Davutoğlu, Erdoğan sonrası Başbakan, koalisyon
olasılığını aramakla görevli Başbakan ve son olarak da dün bir
seçim hükümeti kuran Başbakan olarak üçüncü kez Başbakanlık
koltuğuna oturdu.
Bu defaki görevi 60 günlük. Türkiye’yi 1 Kasım milletvekili
“tekrar” seçimine hazırlamakla yükümlü.
Tabii 1 Kasım’da da parlamento aritmetiği değişmez, hatta AKP
açısından daha da kötülerse Tayyip Erdoğan’ın milli iradesi yine
yanılmış olacağından Davutoğlu’nun “tekrarın tekrarı seçimi”
için dördüncü kez Başbakanlık koltuğuna oturması olasılığı da
ortadan kalkmış değil.
Bu siyasal mizahın tadını çıkarmak vardı. Ama ülkenin doğusunda
devlet terörü “terörle mücadele” kılıfının çok ötelerine taştı.
Artık 3 yaşındaki teröristleri de öldürerek terörle
mücadele edilmekte. Cizre’de, Yüksekova’da kitlesel cankırımı
girişimleri hepimizin gözü önünde uygulamaya konmakta. Güneydoğu’da
özel harekât polislerinden oluşan silahlı güçler artık bir silahlı
güç olan PKK ile değil, bu ülkenin yurttaşları ile
savaşmakta.
Pek çok kişi ve kesimin, “Peki ama bu koşullarda bir seçim
nasıl olur? Seçim güvenliğinden söz edilebilir mi” diye
başlayan haklı ve şimdilik cevapsız sorular sorduğu
şu günlerde AKP yani Erdoğan bir seçim hükümeti formülünde karar
kıldı...
Ancak CHP bir seçim hükümetinde yer
almayı reddetti. 7 Haziran’dan bu yana her şeye “hayır” demeyi
siyaset bellemiş MHP de “hayır”
dedi.
HDP ise...
HDP ise baştan ve harbiden ilan etti: “Biz bu hükümete gireceğiz
arkadaş. Ülkeyi seçime AKP’nin tek başına götürmesi
olasılığının önünü keseceğiz ve hükümette yer alarak
çevrilecek dolapları önleyecek, en azından ayan beyan
edeceğiz” dedi...
Gel gör ki HDP de fire verdi. HDP’nin müttefiki EMEP üyesi olduğunu
vurgulayanLevent Tüzel bakanlık önerisini
reddetti. Oysa sadece iki gün önce “Tabii ki görevi
kabul edeceğiz. Bu konuda grubumuzun kararı var. Hangi
bakanlık olduğunubilmiyoruz ama en iyi şekilde
yerine getireceğiz” demişti.
Anlaşılan örgüt disiplini ağır bastı, kişisel doğrular
yerine “örgütsel doğru” öne çıktı ve EMEP açıklama yaptı: