Benim desteğimin herhangi bir “kıymet-i harbiyesi” olmadığını
elbette biliyorum. Dahası İran’da olup bitenleri doğru ve
derinlemesine analiz edebilecek bilgim yok. Zaten bu mesleğin
bulaşmadığım dalı kalmadı, dış haberler servisi
hariç. Ülkenin dış politik çizgisi üstüne ya da meslek
dilinde “dış haber” dediğimiz, dünyada olup biten güncel olaylar
üstüne cevaplayamadığım soruları, Cumhuriyet’teki ilk dönemimde
Ergun Balcı arkadaşıma danışırdım; bugün de
-mesela- Kadri Gürsel’e
danışırım.
Ama yine de nereye evrileceği henüz belli olmayan İran’da,
Cumhurbaşkanı Ruhani’yi desteklemek gerektiğine
kesinlikle inanıyorum.
Tekrar edeyim: Sizin bilmediğiniz ve benim bildiğim herhangi bir
haber almışlığım, çok derin bir analiz okumuşluğum filan yok.
Destekleme kararım İran kaynaklarına filan değil, Türkiye
Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın İran’da olup bitenler üstüne
yaptığı resmi açıklamaya dayanıyor.
Gerçi AKP Reis’i de aynı konuda -her konuda olduğu gibi- konuştu
ama ben resmi açıklamayı temel alıyorum.
Bütün bakanlar ve başbakanlar gibi siyasi ve diplomatik
kerterizlerini Reis’lerinden alan Dışişleri Bakanlığı’nın
açıklamasının can alıcı paragrafını aynen aktarıyorum:
“...Türkiye, dost ve kardeş İran’ın toplumsal huzur ve istikrarının
korunmasına büyük önem atfetmektedir. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı
Ruhani’nin halkın barışçıl gösteri yapmaya hakkı olduğu, ancak
kanunların çiğnenmemesi ve kamu malına zarar verilmemesi gerektiği
yolundaki açıklaması dikkate alınarak şiddetten kaçınılması ve
provokasyonlara kapılınmaması ...