Yürüyüş kolundaysanız o tabloyu gördünüz;
yok bencileyin ekran başındaysanız o fotoğrafı gördünüz.
Ortada CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, sağında Kürt bilgesi Ahmet
Türk, onun da sağında kadim arkadaşım, HDP’nin
“dışarıda” kalmış milletvekillerinden Celal
Doğan, onun da sağında Marx sakalı
kuşanmış, “şimdilik dışarıda” HDP milletvekili
Sezai Solelli arkadaşım, CHP liderinin solunda eş
olmayı kızgın asfalt üstünde de eşine eşlik etmek olarak kavramış,
tevazuyu kendine pek yakıştırmış bir kadın, Selvi
Kılıçdaroğlu, onun hemen arkasında ülkenin yüz akı iki
hukukçu, HDP milletvekili Mithat Sancar ve omuzu
başında CHP milletvekili, partinin genel başkan yardımcısı
SezginTanrıkulu
arkadaşlarım...
Evet, bunlar Kandıra kavşağından İzmit yönüne
yan yana, omuz omuza yürüdüler.
Ve...
Ve hiçbir şey olmadı. Yer yerinden oynamadı.
Atatürk’ün partisi Kürt siyasal hareketiyle bir
aradaydı diye ortalık birbirine girmedi. Kürt siyasal hareketinin
yasal temsilcisi HDP, Türk bayraklarının gölgesinde Kemalistlerle
bir arada yürüdüğü için Kürt seçmen hop oturup hop
kalkmadı.
Gel de şaşırma...
Öyle ya günlerdir ağaç gölgesinde, klima
üfürüğünde kahramanca çabalayan ve nedense kendilerini
“Marksist, sosyalist, komünist, devrimci” falan
filan diye tanımlayan yiğitler(!) hop oturup hop kalkmakta; sosyal
medyada çalakalem, çalaklavye “Faşist Kemalistlerle,
İttihat Terakki mirasçıları” ile yan yana yürüyüp Kürt
hareketini satacak olan Kürt siyasetçileri
lanetliyorlardı.
Keza Türk milliyetçileri (arı dilde
“Ulusalcılar” da deniyor), “Atatürk’ün
partisibölücü terör örgütünün destekçileri ile
yan yana duramaz” diye fetva üstüne fetva
yayımlıyorlardı.
Yürüdüler. Parlamentonun üçüncü partisi ile ana
muhalefet partisinin üyeleri, yöneticileri, artık kilometrelerle
ölçülen yürüyüş kolunda demokratlarla, sosyalistlerle,
yurtseverlerle, kadın hareketinin bütün renkleriyle, sanatçılarla
kol kola, yan yana, art arda, omuz omuza yürüdüler,
yürüyorlar.
İyi oldu. Çok çok iyi oldu.
İyi oluyor. Çok iyi oluyor.