Murat Sabuncu,
müdürüm, yayın yönetmenim,
Bugün senin doğum günün.
Sana bugün izin veriyoruz.
Sabahın köründe kalkma.
“Bebek Kahve”ye oturup bir yandan tost
kemirip bir yandan bütün gazeteleri, ilk sayfadan son sayfaya
(ilanlar dahil) okuma.
Kargalar kahvaltı etmeden, yazıişleri ve
haberci tayfasından hiçbiri daha gelmemişken gazeteye
damlama.
Sabah 10 toplantısında servisler, editörler
henüz gözlerini ovuştururken sen günün olası gelişmelerini birer
birer sayıp dökme.
Öğlen 13.00 toplantısında “tamam” diye
önüne konan haberleri didikleyip, “Şuna şunu ekleyin, bunun
şurasını genişletin, şuraya karşı görüş alın” diye
başımıza yeni yeni işler çıkarıp durma.
15.00 toplantısında, haberlerden birinde
kimsenin göremediği ayrıntıyı yakalayıp gazetenin manşetini bulup
çıkarma.
Akşamı edip, gece yarısına kadar kalıp gazeteyi
habire değiştirip durma.
Bugün senin doğum günün.
Sana izin verdik. Çık avluya, gökyüzüne tel
kafeslerin ardından bakıp keyifli bir doğum günü
voltası at...
***
Birkaç gün önce “Hangi birine
yetişeceğiz bunların” başlığıyla gazetecilere açılan
davalar üstüne bir Tırmık yayımlamıştım. Aklımca, “Bakın
bizlere karşı ne kadar çok dava açılmış. Öteki
konulara eğilmeye vakit bulamıyoruz. Sizlere de
kendimizi haber yapıp sunmaktan hoşlanmıyoruz” demeye
çalışmıştım.
Sahiden de hepsine yetişememişim.
Dün sanıkları Atilla Taş,
Murat Aksoy’un da aralarında bulunduğu
hukuk cinayeti bir davanın da ilk duruşması vardı. Hani
“FETÖ’nün medya yapılanması” davasından tutukluyken
haklarında tahliye kararı verilen ama özgürlüğü tadamadan, aynı
saatlerde apar topar açılıveren yeni bir dava ile bu kez de
“darbe hazırlamaktan” tutuklananları
atladım.
Bitmedi 31 Temmuz’da bizim Cumhuriyet
davasının duruşmasından söz ettim de aynı gün Özgür Gündem
davasının duruşması olduğunu da atladım.
Hayır, “Gördünüz mü, hangi birine
yetişeceğiz diye sormakta haklıymışım değil
mi” mazeretinin ardına saklanacak değilim. Atladıklarımı
kendi meslek sabıkama kendi ellerimle işledim.
***
Bu karman çorman, bu daldan dala
Tırmık’ın bir önceki paragrafında “Atilla
Taş, Murat Aksoy’un da aralarında bulunduğu” diye başlayan
bir cümle vardı. Sanırım toplam 11 sanık. Eee, Atilla Taş ünlü,
Murat Aksoy hem ünlü, hem arkadaşım, peki öteki 9 sanık ne? Onların
adları niye anılmaz?
Mesela, Zaman gazetesinde uzun yıllar
adliye haberciliği yapan, üstelik bunu Cemaat’in organı
bir gazetede, gazeteciliğin temel ilkelerini çiğnemeden yapmaya
çabalamış genç bir meslektaşımın, Hanım Büşra
Erdal’ın adını niye anmaz Aydın Engin
efendi?
Bunu da yazıyorum kendi mesleki sabıka
dosyama...
***