Bu yazı hem sıkıcı, hem riskli bir soruya cevap arayacak: Mağdur
olmak nedir, mağdur kime denir?
Soru riskli çünkü bugünlerde mağdurlardan söz eden, mağdur
edilenlere dikkat çeken, onları savunanlara anında bir karşı
soruyla cevap veriliyor:
- Ne yani sen FETÖ’cü müsün, darbenin ve darbecilerin yanında mı
saf tutuyorsun?
Hatırlayın, önceki gün Konya’da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ne
dedi:
- Bazıları diyor ki 15 Temmuz’dan sonra yapılan operasyonlarda ölçü
çok geniş tutuluyor. Çok fazla insan mağdur ediliyor. Kusura
bakmasınlar, kimse mağdur edebiyatı yapmasın... Katillerin
yakınları mı mağdur? Bu ülkeyi bu hale sokanların yakınları mı
mağdur? Böyle mantık olabilir mi? Şu anda yapılanlar 15 Temmuz gibi
bir ihanete yapılabileceklerin asgarisidir.
Hatırlayın, dilinin zembereği çoktan boşalmış bir siyasetçi, TBMM
Cezaevleri Alt Komisyonu Başkanı Mehmet Metiner, hapishanelerdeki
işkence iddiaları ile ilgili herhangi bir araştırma
yapmayacaklarını göğsünü gere gere ilan etti.
Hatırlayın, AKP’nin ağır toplarından, hukuk eğitimi görmüş bir
siyasetçi, Mehmet Ali Şahin, Cemaat örgütlerinden olduğu
gerekçesiyle kapatılan Aktif Sen üyesi olduğu için ihraç edilen bir
öğretmenin mağdur edildiğine ilişkin şikâyetine ne cevap verdi:
- Hak etmişsin kardeşim. Bile bile bu örgütün sendikasına kayıt
olmuşsun. Darbe girişimi başarılı olsaydı belki şimdi sen de bizim
ensemizde boza pişirecektin, çakallar gibi ortada dolaşacaktın.
Kimi kandırıyorsun sen?
***
Eşyayı adıyla çağıralım. Bir ülkede iktidara zor kullanarak,
darbe yaparak el koymaya kalkışmak ağır, çok ağır bir suçtur. Bu
çok ağır suç, çok ağır cezalandırılmalıdır.
Kendisi darbe girişimine aktif olarak katılmasa bile, Cemaat
militanı olarak etkinlik gösterdikleri kanıtlanmış olanların, yasal
kurumlardan değil de illegal örgüt konumundaki bir merkezden buyruk
alarak davrananların kamu görevlerinden ayıklanması, yaptıkları
yasadışı etkinliklerin hesabını vermeleri gerekir.
Bunu yapan iktidarlar değil, yapmayan iktidarlar suç işlemiş
olurlar.
Ancak şimdi can alıcı birkaç soru:
Darbecilerin çok ağır cezalara çarptırılmaları, illegal örgüt için
etkinlik gösterenlerin hesap vermeleri nasıl ve nerede olacak?
Kimin sahiden suçlu, kimin mağdur olduğuna ya da olmadığına kim
karar verecek?
Bunların cezalarını siyasetçiler, mesela bakanlar, başbakanlar,
milletvekilleri, cumhurbaşkanları mı kesecek?
Bugün tek bir örnek vereceğim.
Elinizde tuttuğunuz Cumhuriyet’te okuyacaksınız. Hava Harp Okulu
öğrencisi Murat Tekin ve arkadaşları, komutanlarının emriyle darbe
gecesi, eğitim kampında oldukları Yalova’dan İstanbul’a
getirildiler, Boğaziçi Köprüsü’nü kestiler ve böylece darbe
girişiminin fiilen içinde yer aldılar.
Bu bir suç mu?