Yenisi kurulana kadar “idare etmesi” için
işbaşında duran hükümetin tepeleri birbiri ardına inciler
yumurtluyor; IŞİD çetelerini, Kobani’den sonra Tel Abyad’dan da
sürüp çıkaran PYD’yi ve onun askeri gücünü Türkiye için yakın ve
ciddi tehlike olarak tanımlıyorlar.
Hatırlayın, aylar ve aylar önce o günkü Başbakan “Kobani düştü
düşüyor” demişti. Bu ayıp cümlenin daha açık
söylenişi “İnşaallah düşer, ben de kurtulurum”dan
ibaretti. Şimdi ise Tel Abyad’da IŞİD çetesi püskürtülüp Cizire
kantonunun çevresi Azrail’le yarışan katil sürülerinden
temizlenince aynı inciler savruluyor. ABD’nin hava
desteğine “Oradaki Türkmen ve Arap
kardeşlerimizin tepesine bomba yağdırıyor”diye itiraz
ediliyor. Bölgede egemenliği ele geçiren PYD’ye “Etnik
temizlik yapıyor”diye saldırılıyor. Bölgeye gitmiş ve görgü
tanıklığı yapabilecek gazeteciler “Yoooo, tersine, IŞİD
belasından kurtulan Kürtler, Araplar ve
Türkmenler birlikte halay çekiyor” diye haber geçiyorlar.
Yetmiyor, ekliyorlar: “IŞİD’in yanında saf tutan ve Tel
Abyad çevresindeki Nusayri Arap, Türkmen ve Kürt
köylülerin mallarına, tarlalarınael koymaya kalkanların
durum tersine dönünce kopardıkları yaygaralar AKP
hükümetince propaganda malzemesi yapılıyor...”
Peki bu niye böyle?
Suriye sınırımızın büyük kesiminin Kürtlerin denetimine geçmesi
AKP’yi ve devletin öteki güvenlik kurumlarını niye böylesine
ürkütüyor, böylesine bir paranoya içine itiyor? Ulusalcılığı
ırkçılık, Kürt düşmanlığı ve milliyetçiliğe indirgemiş ve kendini
hâlâ“sol” diye niteleyip göz boyayanlar Suriye sınırındaki bu
gelişmelerden niye böylesine tedirginler?