Döndük yine Charlie
Hebdo günlerine.
Kapıda bir TOMA. Az ötesinde bir tane daha. Sokak trafiğe
kapatılmış. Sokağın anayollara açılan her iki ağzında polis
bariyerleri. Gazeteye girebilmek için kimlik denetimi; yetmezse
Cumhuriyet güvenliğinden bir görevlinin tanıklığı. Gazete
bahçesinde kimi sivil, kimi resmi polis memurları...
Charlie Hebdo günlerinde “Vay siz bizim dinimize dil
uzattınız” diyen, uydurdukları yalana kendileri de inanan siyasal
İslamcıların tehditlerini yaşamıştık. Bugün ise “Vay siz, biz IŞİD
cihatçıları hakkında ileri geri yazıyorsunuz” denip,
Gaziantep’te yakalanan cihatçıların cebine Cumhuriyet’in merkez ve
Ankara bürolarının adresleri ve galiba krokileri
tıkıştırılmış.
Eh, mesela 7 Haziran’ın hemen öncesinde Diyarbakır cankırımı, 7
Haziran’dan bir ay kadar sonra Suruç cankırımı ve 10 Ekim’de Ankara
cankırımı üstüne bir türlü dili varıp da “IŞİD yaptı ve bu
Türkiye’de demokrasi ve özgürlük arayanlara yönelik bir
saldırıdır” diyemeyen, IŞİD’in yanına saçma sapan örgüt
eklentileri
yapıp “terörkokteyli” diye
daha da saçma terimler üreten, yani IŞİD’i ama’sız fakat’sız
karşısına alamayan bir iktidar döneminde cepten çıkan adres ve
krokileri ciddiye almak için yeterince sebep var.
İstanbul ve Ankara Emniyeti de ciddiye almış olacak ki döndük yine
Charlie Hebdo günlerine...
O günlerde Tırmık’ta yazıldıydı. Aynı yazıyı tekrarlasam da
olur, ama hiç olmazsa temel cümlesini tekrarlamak da
yeter: Kuştan korkan darı ekmez...
Bu meslek ilkesi Cumhuriyet’i kestirmeden
tanımlar. Uğur
Mumcu’yu, Ahmet Taner
Kışlalı’yı, Bahriye
Üçok’u, Muammer Aksoy’u
kurban verdiğinde de bu çizgiden sapmadı: Kuştan korkan darı
ekmez, dedi yürüdü.
Bugün de öyle olacak.
Öyle olduğu için “Ben Cumhuriyet’tenim” dediğinizde -bir avuç sapık
dışındasiyasal görüşleri ne olursa olsun herkesten saygı
görürsünüz.
Öyle olduğu için Cumhuriyet’te çalışırsınız.