Dün poyraz epey şiddetliydi. Araba vapuru
iskeleye zor yanaştı; küçük tekneler barınaktan çıkmadılar;
sandalda olta sallamaya niyetliler kahvede adaçayı höpürdetip okeye
dönmeyi yeğlediler…
Dün poyraz epey şiddetliydi.
Hatta bazı siyasal partilerde fırtına şiddetine
bile ulaştı. Aslında siyasal fırtına pazar akşamı siyasi partilerin
milletvekili aday listeleri sızmaya başladığında patladı; pazartesi
gün boyu ve gece hem de gitgide şiddetlenerek sürdü
gitti.
Balıkçıların fırtınası her zamanki gibi denizde
esti. Siyasal fırtına ise parti merkezlerinde kapalı kapılar
ardında ama asıl internet medyasında göz önünde esti.
***
Listeleri beğenmeyenler, listelerdeki
sıralamayı beğenmeyenler, listelerde yer alan kimilerini
beğenmeyenler, listelerde kimilerinin yer almamasını beğenmeyenler
yağıp gürlediler.
Sırf eğlence olsun diye hızlı bir tarama yapıp
notlar aldım. Facebook’undan Twitter’ına, blog sayfalarından adını
ilk kez duyduğum haber (haber?) sitelerine kadar internette
“atış serbest” deyip klavyeye yumulanlara göz
attım.
Kimileri CHP listesini
didikliyorlardı.
“Faşist İttihat Terakki geleneğine
döndü” diyenlerle biraz daha insaflı davranıp
“Sağa kayıp sağdan oy alacağını sanan
aymazlar”la yetinenler yarışıyordu. Kim ağır bastı
çıkaramadım. Ama anladığım zaten CHP’ye oy vermeye niyeti
olmayanlar -sanırım içlerini serinletmek için-CHP’ye
yükleniyorlardı.
(Benim ise Barış Yarkadaş,
Musa Çam ve Eren
Erdem arkadaşlarımın liste dışında
kalmasına, Mahmut Tanal
arkadaşımın kazanma şansı kuşkulu bir sıraya yerleştirilmesine
bakıp canım sıkıldı. Sezgin
Tanrıkulu’nun seçilecek bir sırada yer almasına,
hele Enis Berberoğlu arkadaşımın
ilk sıraya yerleşmesine sevindim.
Ancak listeler, listelerdeki
sıralamalar vereceğim tek oyu hiç ama hiç
etkilemedi).
***
Klavye silahşörlerinin yazıp çizdiklerinden
HDP de nasibini en az CHP kadar aldı.
“Kürt milliyetçiliği ağır bastı”dan
başlayıp, “Listeler Kandil’den geldi, sonuç da bu oldu”
bilgiçliğine savrulanlar da vardı, “Kerameti kendinden menkul,
üye sayısı bir elin parmaklarından ibaret solcu partiler listede
baş köşelere yerleşti” deyip “HDP kendini inkâr
etti”ye varanlar da.
Selahattin Demirtaş’ın seçim
bildirgesi niyetine kaleme aldığı metni “Marksist,
Leninist” eleştiri kılıfı altında yerden yere vuran jiletten
keskin solculardan “Ama tek satırla bile PKK’yi eleştirmiyor,
terörü lanetlemiyor” diyen iflah olmaz Türk milliyetçilerine
kadar bir kesim de aslında HDP’ye oy vermeyecekleri, ya boykot
edecekleri ya da Vatan Partisi yanında saf tutacakları halde HDP’ye
vur abalıya misali yükleniyorlardı.
(Benim ise HDP listelerinde kiminin adını
duyduğum, kiminin adını da duymadığım adaylara bakarak söz
söylemeye, cümle kurmaya niyetim yok. Sadece “Ahmet
Şık denen başımın püsküllü belasından galiba bu yolla ve
beş yıllığına kurtulacağım” diye içimi gizli bir sevinç
kapladı, o kadar.
Onun ötesinde HDP’nin listeleri de,
listelerdeki sıralamalar da vereceğim tek oyu hiç ama hiç
etkilemedi).
***