(Dipnot gibi üst not:AKP Reisi, Cumhuriyet yönetimi ile anlaştım. Öyle her gün değil, ama haftada bir gün sadece sana seslenen, senden saçılan inciler üstüne kurulu bir Tırmık yazmama göz yumacaklar. Ben de pazar günlerini seçtim. Malum “Pazarları matrak yazılar daha çok okunur” gibi kimin uydurduğunu bilmediğim bir kural var...)
***
Pek muhterem AKP Reisi,
İstanbul’da metro açılış töreninde yine
Kılıçdaroğlu’na seslendin. Anlıyorum, o adam senin
canını sıkıyor, canını acıtıyor. Renk vermiyorsun, burnundan kıl
aldırmıyorsun ama birinin, o muhalefet lideri olsa bile bir faninin
senin gibi insanlığa armağan olarak gönderilmiş bir yüce zata karşı
çıkmasına, üstelik senin hakkında yenilip yutulması zor laflar
etmesine hiç alışık değilsin, çileden çıkıyorsun. Metro açarken
bile ona ağır laflarla saldırmaktan kendini
alıkoyamıyorsun.
Cuma günü İstanbul’un Üsküdar Meydanı’nı şu
cümlelerle çınlattın:
-Şimdi tutturmuş bir Man Adası. Herhalde
bu man kafa olmaktan
kaynaklanıyor. Yatıyor kalkıyor Man Adası.
Yani Kılıçdaroğlu’na, bu ülkenin ana muhalefet
partisi liderine açıkça “man kafa” diyorsun. Man kafa
“budala, sersem, aptal, kavrayışsız” demek.
***
Biliyorum, aslında sen hakaret etmek
istemedin. Sen Man Adası’ndan man kafaya geçerek kafiye
tutturdun, kelime oyunu yapmak istedin... Benim de aklıma eski bir
fıkrayı getirdin:
Şair şuara sofralarında, sohbetlerinde
bulunmaya can atan beyzade, Şair Nefi’nin
sohbetini dinlerken epey zorlanmasına rağmen karnındaki gazı
içeride tutamamış, çıkarırken de “Zırt, pırt, zart, zurt”
gibi sesler de çıkarmış... Beyzade mahcubiyetten kıpkırmızı, rugan
ayakkabılarını birbirine sürterek “garç, gurç, zart zurt”
gibi sesler çıkarmaya çabalamış ve başarmış. Hiciv sanatının büyük
ustası Nefi gülümsemiş:
-Beyzadem, kafiyeyi tutturdun. İyi de
kokusunu ne yapacaksın?
***