Genelkurmay’ın en anlı şanlı başkanlarından, “Boru bu boru” ya
da “Kâğıt parçası” gibi özlü sözlerin sahibi, konuşmalarında
Horkheimer, Adorno gibi ağır top düşünürlerin adlarını anarak ne
kadar derin bir entelektüel, ne kadar elit bir asker olduğunu
kanıtlamış, mütekait General İlker Başbuğ’un Almanya’da düzenlenen
bir ADD toplantısında imam hatip liselerine ve ilahiyat
fakültelerine övgü üstüne övgü düzüp, yararlarını yere göğe
sığdıramadığı konuşmasını okumuş; kendimce keyifli bir Tırmık
yazmıştım.
Yazıyı tam gazeteye gönderecekken bir hata yaptım. Açık
televizyonun karşısına oturma gafletinde bulundum.
Günlerden salıydı. Siyasi partilerin “grup toplantısı” denen, parti
amigoları eşliğinde genel başkanların kükreme, naralanma, bağırma,
çok bağırma, öteki liderlerden daha çok bağırma ve… ve “hiçbir şey
söylememe” günüydü.
Üstelik çiçeği burnunda Başbakan Binali Yıldırım konuşuyordu.
Büyülenmiş gibi kalakaldım. Baştan sona kadar dinledim.
Birinci izlenim: Mesut Yılmaz’dan sonra konuşmalarının cümle hatta
kelime arasına reklam alınabilecek bir başbakanımız daha oldu.
Binali Yıldırım en çok üç kelimeyi art arda getiriyor, ardından
okkalı bir boşluk geliyordu. İşte bu onu iyice zorladı. Çünkü grup
toplantısı salonunda konu mankeni görevi gören milletvekillerinin
yanı sıra daha önce pek görmediğimiz sayıda bir parti amigoları
ekibi de yer almıştı. Kalabalıktılar. Stadyumlardaki taraftarlar
kadar kalabalıktılar ve amigoları stadyumlardaki amigolar kadar
hünerliydi.
Üstelik hüner gösterisinde endazeyi kaçırdılar ve taze başbakanın
ilk grup konuşmasını berbat ettiler. Adamcağız tam üç kez “Yav bi
susun; bir soluklanın, ben konuşayım, sonra ne kadar böğürürseniz
böğürün” diye yalvardı ama dinleyen kim!..
Ellerine bir harita mı almışlar, biri bir liste mi tutuşturmuş
bilemem. “Erzincan seninle gurur duyuyor” diye başlayıp Samsun,
Erzurum, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Şereflikoçhisar, Rize, Afyon,
İzmir’i falan Binali Yıldırım’la gurur duyan kentlere dahil edip,
saydıkça sayıyorlardı. Bu nakarata ara verdiklerinde “Reeeeecep
Taaaayip Erdoğan, Recep Tayip Erdoğan” nakaratına geçtiler; oradan
ne demekse “İzmirli Binali” diye tutturdular. Bir ara iyiden iyiye
sapıttılar benim Göztepe’min ezeli rakibi “35 buçuk Karşıyaka”nın
taraftarı kesildiler ve “Kaf kaf kaf, sin sin sin, kaf sin, kaf sin
kaf sin kaf” diye salonu inlettiler. Ardından yeniden kentleri
sayıp “gurur duyuyor” muhabbetine geçtiler ve…
Ve evet, “Ödemiş seninle gurur duyuyor” demezler mi?
İtiraf ediyorum; kendimi tutamadım, “Hoooop, hooop!.. Ben hariç, en
azından ben hariç. Ayrıca bencileyin çok Ödemişli var, palavra
sıkmayın” diye televizyon aygıtına karşı sert bir polemiğe
giriştim…