Daha önce söylemiş miydim? Bu mesleğin her dalında, sporunda,
magazininde, siyasetinde, haberciliğinde, bulmacasında, yıldız
falında, yazıişleri masasında çalıştım.
Dış politika sayfaları hariç…
Cumhuriyet’te yazı müdürlüğü yaptığım yıllarda bile dış haberler
bölümüne bulaşmadım. Zaten başında rahmetli Ergun Balcı arkadaşımın
olduğu bir bölüme karışılmaz, bulaşılmaz, olsa olsa okunup bilgi
edinilirdi…
Yani dış politika söz konusu ise ben gazeteci değil, gazete
okuruyum. Ancak öyle olmam son birkaç haftadır Türkiye’nin dış
politikasında Suriye eksenli “uğursuz bir şeyler” kotarılmaya
çalışıldığını sezmeme engel değil.
Ayrıntıları bir yana bırakalım. Türkiye ile Suudi Arabistan ve
Katar arasındaki “ilişkiler” son dönemde birden sıklaştı,
yoğunlaştı.
Nitekim 30 Ocak - 1 Şubat arasında Başbakan Davutoğlu Suudi
Arabistan’ı ziyaret etti. Medya, Davutoğlu’nun Kâbe’yi miting
alanına çevirmesine ağırlık verdi. Oysa Davutoğlu’na bu gezide
alışılmadık biri eşlik etti: Genelkurmay Başkanı. Gezinin bu
“farklı” yanı üstünde pek durulmadı.
Genelkurmay Başkanı Akar sadece başbakanına eşlik eden bir protokol
generali değildi. Onun Suudi ordusunun en tepesindekilerle de
görüşmeler yaptığı haberleştirildi; ancak ne konuşulduğuna ve neden
konuşulduğuna ilişkin dişe dokunur bir haber okumadık.
Davutoğlu ve Genelkurmay Başkanı yurda döndüler. Birkaç gün sonra
Suudiler Suriye’ye karada savaşmak üzere askeri birlik
gönderilebileceğini açıkladılar.
Bitmedi.
AKP medyasının ağır toplarından Yeni Şafak dün haber verdi:
Suudiler Suriye’ye 150 bin asker yollayacaklar. Bu askerler
Suriye’ye gitmeden önce Türkiye (evet Türkiye), Katar, Fas,
Bahreyn, Kuveyt, BAE gibi ülkelerde eğitilecekler ve sonra da
Türkiye (evet Türkiye) üzerinden Suriye’ye girecekler(miş).
Bunlar olur ve söylenirken Güney Amerika gezisinden dönen
Cumhurbaşkanı, uçağına aldığı gazetecilerin “Suriye’de bir fiili
durum oluşur mu; oluşursa ne olur” sorusunu cevapladı.
Aktarıyorum:
“Irak’ta düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyoruz. Ben 1 Mart
tezkeresinin yanındaydım ……. 1 Mart tezkeresi ilk anda kabul edilip
Türkiye, Irak’ta olsaydı, Irak’ın durumu böyle olmazdı. 1 Mart
tezkeresi ilk anda geçseydi, Türkiye masada olacaktı.”
Breh, breh, breh…
Irak’ta düşülen hata neymiş? 1 Mart 2013’te Irak’a asker
gönderilmesine ve ABD askerlerinin Türkiye üstünden Irak’a
geçmesine izin ve olanak veren tezkerenin Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde yeterli oyu alamadığı için kabul edilmemesi…
Bu durumda Suriye’de bu hataya düşülmemesi ne demek olur?
Suriye’ye asker gönderilmeli ve başka ülkelerin (mesela Suudi
Arabistan) askerlerinin Türkiye üstünden Suriye’ye geçmesine imkân
sağlanmalı…