Fıkrayı bir daha anlatmayacağım. Hani Türk mutfağını tanımak
isteyen turistin sonunda garsona “Oğlum bana bir bardak su,
ama lütfen patlıcansız olsun” dediği fıkrayı…
Nereden çıktı derseniz, dostça yazılmış kısacık bir okur
e-mektubundan çıktı. Okur
kestirmeden, “Engin Bey siz Kürt sorunundan başka
yazacak konu mu bulamıyorsunuz Allahaşkına” diye
soruyor.
Valla, patlıcansız yemek elbet bulurum ama bugünlerde Kürt sorununu
ele almayan bir Tırmık yazamam. Yazarsam mesleğe ayıp
olur…
Yoksa Marmara Denizi’ne sereserpe uzanıvermiş Marmara Adası üstüne
şiirler çağrıştıran yazılar döktürmeyi kim istemez? Yakın
arkadaşım “Hırsız saksağan”la son günlerde iyiden iyiye
sıklaşan muhabbetimizi bir yazı konusu yapmak istemez miyim hiç?
Komşu ada Avşa’nın Büyülübağ şarapları ile Bortaçina şarapları
arasında yaptığım araştırmacı gazeteciliğin (şimdilik)
Büyülübağ’a yakın duran sonuçlarını sizlerle paylaşmak istemez
miyim? Hiç olmazsa çınarların altında koruk suyu ya da adaçayı
yudumlayıp balık yasağında sıkıntıdan esneyen balıkçı arkad