Başlıkta Deniz Yücel adını okuyunca hemen hatırladınız mı, yoksa
biraz duraksadıktan sonra mı hatırladınız? Ya da hiç mi
hatırlamadınız?
Duraksayanlara da hatırlamayanlara da şaşırmadım.
O kadar çok, öylesine dev boyutlu bir tutuklama dalgasının
içindeyiz ki başa çıkmak, kim nerede, neden tutuklu; yargılama
başladı mı, iddianame düzenlendi mi sorularını cevaplamak neredeyse
mümkün değil.
Aileler, yakın çevreleri, dostları, arkadaşları elbette biliyor,
ilgileniyor, toplumda duyarlık yaratmak için ellerinden geleni
yapmaya çabalıyorlar. Ancak bu çabalar ateş düştüğü yeri yakar
deyimindeki gibi bütünü kapsayamıyor, ülkede kol gezen
hukuksuzluğa, adaletin ayaklar altına alınmışlığına karşı çıkan
etkinliklere dönüşemiyor.
Kendimden pay biçiyorum. 12 arkadaşım, (düzeltiyorum) 12 çok yakın
arkadaşım hapiste altıncı aylarını doldurmak üzereler.
Yargılanmaları için ciddiye alınacak tek bir kanıt yokken, tutuklu
yargılanmalarına hükmeden bir yargı süreci beni öfkelendiriyor,
arkadaşlarımdan altı aydır ayrı kalmak beni kederlendiriyor.
Kimi -bence insafsız- okurlardan gelen “Yazacak başka konunuz yok
mu sizin Engin efendi” fırçalarını zerre kadar umursamadan
becerebildiğim kadar sık arkadaşlarım üstüne yazıyorum. Bıraksalar
her gün bir normal Tırmık, bir de “Silivri Tırmık”ı yazarım.
Oysa yurdumun hapishaneleri binlerce ve binlerce tutuklu ile dolup
taşmakta. Her biri adalet arayanların çığlığı olan hapishane
mektupları masamın üstünde boyumu aşan yığınlara dönüşmekte.
Sadece meslektaşlara yönelen cezaya dönüşmüş tutuklama
adaletsizliği üstüne yazmaya niyetlensek 100 sayfalık bir gazete
çıkarmamız gerekir.
Size ulaştırılan, nedense ve nasılsa iddianame diye adlandırılan
resmi metinleri okumaya, değerlendirmeye, eleştirmeye kalksanız
binlerce sayfanın altında ezilirsiniz.
Bunları yapamıyorsunuz ve yine de yüreğinizin derinliklerinde bir
suçluluk, bir eksiklik, “Yeterince ses yükseltemiyorum; hukuku ve
adaleti savunmak için yeterince çalışkan değilim galiba” sorusu
çengelleniyor...
***
Bir örnek:
Bu Tırmık’ın başlığında yer alan saygın Alman gazetesi Die Welt’in
Türkiye temsilcisi Deniz Yücel.
Genç bir meslektaşım. İyi, hatta çok iyi bir gazeteci. Meslek
etiğini sindirmiş, habercilikte objektif olmaya sımsıkı bağlı ve
halkın haber alma hakkını yerine getirmenin mesleğin temel ödevi
olduğunu içselleştirmiş bir meslektaşım.