Divan şairi sevgilisini tanımlarken, “İnce bellim, ahu gözlüm, kiraz dudaklım, keklik sekişlim” der. Bunu pek çok divan şairi söyler. Kullanıla kullanıla yalama olur, aşınır, kullanana dudak büzülür.
Gel gör ki “ince belli, ahu gözlü, kiraz dudaklı, keklik sekişli” bir kadın güzeldir. Tanım ne kadar bayatlamış, aşınmış olursa olsun o sevgilinin pek güzel olduğu gerçeği değişmez...
İnsanlığın, sadece ülkemizin değil, sadece Ortadoğu’nun değil insanlığın bu günlerde ekmek kadar, su kadar ihtiyacı olan barış da öyle.
Çok kullanıldı, hep kullanıldı. Adeta aşındı, yıprandı, etkisini yitirdi. Duyanlar “Ah yine mi o sözcük” dercesine surat ekşitir, dudak büzer oldu.
Ama bu, insanlığın barışa ekmek kadar, su kadar ihtiyacı olduğu gerçeğini değiştirmiyor...
Dün Dünya Barış Günü’ydü. Bir gün önceden hesaplayıp bu yazıyı o güne denk getirmek istemedim. Bir günü, ister doğum gününü, ister evlilik yıldönümünü, ister Dünya Barış Günü’nü “yaşamış gibi” yapmaktansa, yaşamayı yeğleyenlerdenim.
***
Şahin alıcı kuştur. Güvercin barışın kuşudur ve her daim tedirgindir...
Şahinlerin şaha kalktığı günler yaşıyoruz. “Şahinler şahinlerle savaşıyor, ölen de, öldüren de şahinlerden” diyemeyiz. Galiba tersi daha doğru. Şahinler can alıyor, güvercinlerin canını...
Anacığının koynunda uyuyan bir bebek güvercinin; ekmek almaya gitmiş bir çocukgüvercinin; ağustos sıcağında evinin damında uykuya dalmış bir anne güvercinin; şahinler savaşının ortasında kalakalmış, şaşkın ve korumasız bir baba güvercinin canını...
Şiddeti bir siyasal mücadele yöntemi olarak reddetmek ahlaki bir tercih değildir. Barışı savunmak ve barışı kazanmak için bir ilkedir. Şiddetin şiddeti doğuracağı bilgeliğini yüzyılların deneyimi ile elde etmiş insanlığın ürettiği bir ilke...
Şiddeti bir siyasal mücadele yöntemi olarak benimsemek Cumhuriyetin kuruluşundan beri peşinde koştuğu ve 13 yıl önce nihayet tattığı iktidarın tutsağı olmuş, eroin bağımlılığından beter bir iktidar bağımlılığına kapılmış adamların iktidarlarının devamını savaşta arama suçunun ortağı olmaktır.