Savaşı “devletlerin barışçıl yöntemlerle elde edemediklerini
silah gücüyle yani zor kullanarak elde etmeleri” olarak kavrıyorum;
bu -benim yapmadığım- tanıma bütünüyle katılıyorum.
AKP iktidarının Kürt sorunu diye anılan, çok yıllık ve çok yönlü
sorunu barışçıl yöntemlerle çözemediği, çözmeyi başaramadığı,
çözmeye yanaşmadığı için şimdi de “Afrin operasyonu”na başvurduğu
kanısındayım. “Operasyon” ya da “harekât” terimlerinin kullanılması
bunun bal gibi savaş olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Peki savaş karşıtı bir yurttaş, bugünün Türkiye’sinde ortaya çıkıp
her türlü savaşa karşı, dolayısıyla Afrin’deki savaşa da karşı
olduğunu açıkça, duraksamadan, bedel ödemeyi filan göze almadan
belirtebilir, dillendirebilir, yazabilir mi?
Sakın acele edip “elbette” demeyin.
“Zeytin Dalı” adı konmuş harekâtının başladığı 20 Ocak 2018’den
günümüze kadar sosyal medya üzerinden yapılmış savaş karşıtı
çıkışlar yüzünden 845 kişi gözaltına alındı.
Milliyetçiliği ırkçılık tınıları ile daha da ilkelleştiren bir
zihniyet Afrin savaşına karşı çıkan, Kürt sorununun barışçıl çözümü
için önerilerde bulunan, böyle bir çözümü savunan sesleri kısmak
için şahlanmış durumda.
TV’lerin haber kanalları adeta serhat türküleri, fetih nağmeleri;
cihat, şehit naraları eşliğinde habercilik (habercilik?)
yapıyorlar.
Kendilerini “merkez medya” olarak tanımlayan gazetelerde kalem
oynatan “çağdaş yurttaş” kılıflı meslek yiğitleri de
bilinçaltlarındaki milliyetçiliği gün ışığına taşıdılar. Aykırı bir
sesi, mesela savaşa ve bu arada elbette Afrin’deki savaşa karşı
çıkanları medyatik lince uğratmak için tetikte bekliyorlar.