“Benim muhtarım hangi evde kim var? Gelecek gayet
uygun ve sakin bir şekilde kaymakamına, emniyet müdürüne
bildirecek.”
Biliyorum dünden bu yana bu cümleyi ezberlediniz.
İyi ettiniz.
Ezberleyiniz; belleğinizin silinmeyecek bir yerine yerleştiriniz;
sık sık hatırlayınız. Çünkü önümüzdeki günlerde, haftalarda,
aylarda (yıllarda? Anneeeeee!) ihtiyacınız olacak.
Bu cümle dün bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın ağzından çıktı.
12 Mart utangaç faşizmi döneminde kendini her gücün üstünde bir güç
olarak gören bir emekli Albay’ın, Şadi
Koçaş’ın ağzından çıkmıştı. Mütekait albay bu cümlenin
ardından hızını alamamış ve “Sayın muhbir vatandaşlarıma
güvenim tamdır...” diye başlayan bir başka cümle kurmuştu. Biz
kendi aramızda “Ulan muhbir’in de sayın’ı olur muymuş?
Demek bugünleri de görecekmişiz” diye geyik muhabbetleri
kaynatırken, Cihangir’deki “sayın” muhtarımız “gayet uygun ve
sakin bir şekilde” bizim evi sıkıyönetim komutanlığına ihbar etmiş;
ev basılmış; mutlu bir rastlantıyla evde olmadığımızdan paçayı o
gün için kurtarmış; ama eve de ayak basamaz hale gelmiş; gecelemek
için eş - dost evi ayarlamak günlük esas uğraşımıza
dönüşmüştü…