Her sabahki zorunlu günlük gazeteler turumu attım. Atmaz
olaydım. Midem bulandı. Meğer ne kadar SYRİZA üstüne edecek
lafı, kesecek hükmü, yapacak yorumu, gösterecek yol bilgisi olan
varmış.
Serbest piyasa ekonomisine ve finans sermayesine selam duranlar
SYRİZA’ya parmak sallıyor,
referandumda “hayır” denmesinin ne büyük bir cezayı hak
ettiğini altını çize çize vurguluyorlar. “Bir halt ettin,
finans dünyasının kutsal kurallarını çiğnedin. Çek bakalım başına
gelecekleri” demekteler.
Bir de soldan bakanlar, yani öyle baktığını iddia edenler var.
Onların gözünde SYRİZA solcu filan değil. Onlar Yunanistan Komünist
Partisi’nin çok bilmiş önderlerinden ödünç aldıkları bir niteleme
ile SYRİZA’yı “emperyalizmin yedek gücü”olarak tanımlıyor; ha
bire “sistemin içinde kalarak sistemin
değiştirilemeyeceğini”yineliyorlar.
“Güneş doğudan doğar, batıdan batar” deseler bence daha yeni
ve ilginç bir cümle kurmuş olacaklar. Söyledikleri ve yaptıkları
SYRİZA’nın sistemi değiştirme, sosyalizm kuruculuğu yapmak gibi bir
niyeti ve açıklaması olmadığını hınzırca göz ardı etmekten
ibaret.
SYRİZA’ya daha anlayışla bakar gibi görünenlerin de kendilerini
kaptırdıkları bir kara propaganda var. Avrupa finans sermayesinin
buyruğundan milim çıkmayan Avrupa ana akım medyasının pompaladığı,
satılık ama hünerli kalemler eliyle yaydığı bir kara
propaganda: “Avrupa’nın gelişmiş, varsıl ülkelerinde insanlar
erkenden kalkar işbaşı yaparlar. Yunanlılar ise onların işe gitmek
için kalktıkları saatte tavernadan çıkıp uyumaya
giderler” palavrasından söz ediyorum...