Darbe girişiminin üstünden 11 uzun gün geçti.
Yani zamanıdır, soralım: Darbe gecesi tankların
önüne kimler çıktı?
Bu yalın sorunun cevabını elbette biliyoruz. Ama bilmek yetmiyor,
sorgulamak, irdelemek, hatta hesaplaşmak gerekiyor.
Darbenin “darbe olduğu” bile tam belli değilken, ne akla hizmetse
“darbeciler” Boğaziçi Köprüsü’nü tutup yine ne akla hizmetse tek
yönünü ulaşıma kapatmışken Çengelköy tepelerinden, Kısıklı’dan,
Nakkaştepe’den, Libadiye’den, Çamlıca’dan, Kirazlıtepe’den kopup
gelen -galiba- hepsi AKP seçmeni ya da militanı olan yurttaşlar
tankların önüne çıktı. Gözü dönmüş darbeciler hedef gözeterek ateş
açtı. Vurulanlar “şehit olduk” diye mutlu mu öldüler bilemem;
bildiğim tankların önüne dikildiler ve
öldüler...
Yazıyı ayrıntılara boğmayacağım. Tek tek sayamam. Tankların önüne
dikilme, tepeden tırnağa silahlı askerleri durdurmak üzere
toplanma, sloganlarla direnme sadece Boğaziçi Köprüsü ile sınırlı
değildi. Ankara’da, İstanbul’da askeri karargâhların önünde,
Meclis’te, “Saray”da, havalimanlarında, AKP binalarının ve
belediyelerinin önünde de aynı direnişlere tanık olduk.
Gözden kaçmasın, bütün bunlar henüz Tayyip
Erdoğan cep telefonu ile CNN’e bağlanıp “Herkesi
sokağa çıkmaya ve
direnmeye çağırıyorum” demeden öncebaşladı.
Şeriat bayrağı sallayan, tuhaf
kılıklarla “Müslümanlığına Müslümanlık”kattığını
sananlar daha sonra, belki birkaç saat
sonra ama yine de daha sonraalanlara
çıktılar...
O yurttaşları Boğaziçi Köprüsü’ne, alanlara, sokaklara çıkaran
sebebi sorgulamıyorum. Belki “Siyasal İslam’ın iktidarı
tehlikede, kalkın ey cemaat-ı müslimin” diye din
gayretiyle; belki bu iktidarda işleri tıkırındaydı da “Aman
musluk tıkanmasın” kaygısıyla sokağa çıktılar.
Sonuç değişmiyor: Evlerinde oturup TV’den olup biteni
seyretmediler; “Aman başımı belaya sokmayayım” deyip
sinmediler...
Bir askeri darbe girişimi başlamıştı.
Karşı çıktılar ve direndiler...