Oturup ciddi bir yazı yazacaktım. Zaman gazetesine kayyum
marifetiyle el konmasının egemen olan rejimi tanımlamak, nitelemek,
adlandırmak için mükemmel bir gösterge olduğunun altını
çizecektim.
Ardından epeydir kafamda evirip çevirdiğim bir soruyu tartışmaya
çalışacaktım:
AKP medyasında Gülen Cemaati’ne artık sadece ve ısrarla FETÖ
deniyor. Yani Fethullah Terör Örgütü. Fethullah’tan Feto
üretilmesini anlıyorum da oradan FETÖ’ye nasıl atlandı?
Gülen Cemaati’ni az çok, iyi kötü bilirim.
Türk milliyetçisi, Sünni İslamcı, devlete tapan bir
siyasal-ideolojik çizgileri var. Said-i Nursi’nin ardılı bir
hareket olarak ortaya çıktı. Kendi öğrenci yurtlarında, ışık
evlerinde barındırdıkları öğrencilerin en parlaklarını üniversite
eğitiminde de destekleyip kadro olarak kazanmaya önem verdiler.
Cemaatin kurucusu ve her şeyi Fethullah Gülen’in daha 1970’li
yıllarda “Maliye’de, Harbiye’de, Adliye’de, Hariciye’de,
Emniyet’te, Dahiliye’de yer almalıyız” diyerek belirlediği hedef,
Cemaat için her zaman öncelik ve ağırlık taşıdı. Nitekim 2002’de
AKP tek başına ve Cemaat’le el ele iktidara geldiğinde yüksek
bürokrasinin hemen her dalına yerleştirilecek eleman kaynağı
Cemaat’in tezgâhında yetişenler oldu.
Evet, o ciddi yazıyı yazsaydım, bunları sıralayacak ve ardından
soracaktım:
“İyi güzel de buradan bir terör örgütü nasıl çıkar?”
Tamam, Cemaat’in siyasal-ideolojik çizgisi bana çok -hatta fazla
çok- zıt düşen Türk milliyetçiliği ve ondan da çok zıt düşen Sünni
İslâm. Ancak bu, o hareketi bir terör örgütü olarak tanımlamaya
yetmez. Cemaat’in bugüne dek şiddet kullanmayı özendirdiğine de,
şiddet (terör) kullanan bir örgütlü yapı kurduğuna da tanık olan
yok.
Eğer Tayyip Erdoğan’ın ve takımının telefon konuşmalarını yasadışı
yöntemler kullanarak dinleyip kirli çamaşırlarını gün ışığına
çıkarmak terör ise ben terör kavramını bugüne dek yanlış öğrenmişim
demektir.