Siz bu yazıyı pazartesi günü okuyorsunuz. Yunanistan’daki
halkoylaması çoktan sonuçlandı. Sonucu, Yunan halkının ABIMF
elebaşılarının dayatmalarına evet mi, hayır mı dediğini
biliyorsunuz.
Oysa bu yazı pazar günü yazılıyor. Yunanlı seçmenler henüz sandık
başındalar ve sandıklar henüz açılmadı.
Umurumda değil. Çünkü tartışmak istediğim AB IMF reçetelerine
karşı Yunan halkının tercihinin ne olduğu değil.
Tutun ki referandumda “evet” oyu ağır bastı ve SYRİZA
yenildi. İktidar yeniden serbest piyasa ekonomisini bütün Avrupa
için geçerli tek sistem olarak benimsemiş bankaların ve AB’nin
lokomotifi Almanya ve Fransa’nın her
dediğine “Başüstüne”diyecek siyaset bezirgânlarına
geçti.
Ya da tersi…
Tutun ki Yunanlılar “hayır” dedi ve SYRİZA taşınamayacak
kadar ağır bir yükün altına girdi ve taşıyamadı. Yunanistan yıllar
sonra yeniden hiperenflasyonun pençesine düştü. Yarım ekmek için
yarım kilo Drahmi banknotları vermek
zorunda kaldı.
Olan “şirketler Avrupası”ndan “emeğin
Avrupası”na geçmek için verilen mücadelenin bir
aşamasından ibarettir.
Bir sonuç değil bir adımdır. İleri ya da geri bir adım…
***
Şirketler Avrupası’nın izlediği uğursuz rota belliydi:
Yunanistan’a (İspanya’ya, Portekiz’e, hatta İtalya’ya) kredi ver, o
krediyle senin mallarını satın alsınlar, para tükenince yine ve
yeni kredi ver. Böylece borçlandır, borcu katmerlendir, ülkeyi
iyiden iyiye AB finans sermayesine bağımlı kıl.
SYRİZA bu ahlaksız ve insansız saldırıya
karşı güçlü bir itirazdı.
SYRİZA kendini Marksist ve siyasal rotasını da sosyalizm kuruculuğu
olarak tanımlamadı. Böyle bir iddiaları da yok.