Yardımınıza ihtiyacım
var.
Düne kadar “İçişleri
Bakanı Süleyman
Soylu mezarlık
silahşörlerinin Aysel
Tuğluk’un annesinin
cenazesine saldırdığı olaydan sonra
olup bitenler yüzünden herhalde istifa
etmiştir” diye düşünüyorum. Ama dün gece
durup dururken “Ya istifa filan
etmediyse; ya hâlâ İçişleri Bakanlığı
koltuğundaoturuyorsa” diye bir soru
kafamda çengelleniverdi.
Bu olasılıktan dehşete düştüm. Olan uykuma
oldu.
Sabaha kadar bu soruya cevap aradım
durdum.
Sabah gazetede, yazıişleri ve haber
elebaşılarına sordum. Durakladılar ve “Abi,
galiba istifa filan yok. Galiba o
hâlâ İçişleri
Bakanı” gibi bir şeyler
gevelediler...
Kaygım büsbütün
arttı.
Sonunda sizlerin yardımına başvurmanın en doğru
yol olacağını düşündüm.
Biliyorsunuz (bilmiyorsanız şimdi
öğreniyorsunuz), son on gündür yoğun olarak Federal Almanya’da
genel seçimlerle, Irak Kürdistan’ındaki yapılıp yapılmayacağı
papatya falına kalan, sonunda yapılan bağımsızlık referandumu ile,
Güneydoğu Anadolu’nun ekmek kapısı haline gelen Habur Sınır
Kapısı’nın kapatılıp kapatılmayacağı ile ve geçen pazartesi günü
yapılan bizim Cumhuriyet duruşması ile uğraştım. Okudum, yazdım,
araştırdım taraştırdım, sordum
soruşturdum...
Bu önemsiz sorularla boğuşmaktan da Süleyman
Soylu’nun hâlâ İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturup oturmadığı gibi
yakıcı (Evet: Yakıcı) bir siyasal,
demokratik
ve ahlaki konuyla
ilgilenemedim.
Doğal olanı istifa etmiş
olmasıydı.
Öyle ya mezarlık
saldırganı Murat
Alp ile gülümseyerek poz verip fotoğraf
çektirdikten sonra zekâmızla alay edercesine bir açıklama
yayımladı.
Eleştirenlere “Aşağılıksınız” gibi
nazik bir sözcükle seslendikten sonra o fotoğrafı
açıkladı: