Tamam, akıllı geçinen AKP Reisi
“Halkımız tamam derse gideriz” yollu bir cümle kurdu,
kendi kalesine doksandan bir gol attı. Gol olduğu besbelli.
Ak-trollerden AKP sözcülerine kadar gözlenen telaş bunun
kanıtı.
Kestirmeden gidip “Gezi çocukları”
diye tanımladığım, belki Taksim’deki Gezi direnişine katılmamış, o
günlerde belki İstanbul’a ayak bile basmamış, ancak Gezi’nin o
ısırgan mizahında buluşan yüz binler internette “gol”ün
tadını çıkardılar.
Çok keyifliydi. Twitter’de uzun uzun sörf
yapmayacak kadar internet tembeli olan ben bile saatlerce
(Valla öyle: Saatlerce) dolandım. Gülümsedim, arada
kahkahalar attım.
Sanırım siz de...
***
Yine de bu Tırmık’ın başlığı
doğrudur, yakıcı ölçüde önemlidir:
TAMAM
değil.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tweet’leri değil,
sandıktan çıkacak oyları saymakla yükümlü.
Keza TAMAM’a karşı “ak-troller
başıbozuk ordusu”nun çıkarmaya çabaladığı
“Devam” tweet’lerinin tek merkezden yollandığını bulup
çıkarmak, kanıtlamak ve rezil etmek başarıdır, kabul. Gel gör ki
“ak-düzenbazlar” 24 Haziran günü daha kirli marifetlere
kalkışacaklar ve onları “TAMAM etmek” çok, ama çok daha
önemli.
Hele hele Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun ücra
köşelerinde işe koşulacak özel harekâtçı “ak-polislerin”
korucu vermeyi reddetmiş köylerin sandıklarından bile silme AKP
çıkarma girişimlerini önlemek daha da önemi. Unutmayalım ki baraj
altında kalmış bir HDP, AKP Reisi’ne beleşten armağan edilmiş 60
milletvekili demek...
Kentlerde alt kattaki, üst kattaki komşulardan,
sokakta, mahallede, semtte ulaşılabilen her seçmene 24 Haziran’daki
yurttaşlık ödevi anlatılırken, konuyu “Başkan” tercihiyle
sınırlamak değil, en az onun kadar vurguyla milletvekili seçimine
yöneltmek, sahiden ve sahici “TAMAM”
diyebilmenin kaçınılmaz koşulu...
***
CHP adayı Muharrem İnce’nin
yarışa hızlı ve etkili başladığı inkâr edilmez ve alkışlanası bir
gerçek. AKP Reisi’nin “Partide kabul edeceğim” diye kibir
taşan davetine “Partisine ya da sarayına değil simit
sarayına bile çağırsa giderim” cevabındaki “ince”
mizah ve seçim yarışındaki “rakibi” Selahattin
Demirtaş’ı hem hapishanede ziyaret etmesi, hem de eşit
koşullu bir demokrasi yarışı için onun serbest bırakılmasını
istemesi sahiden de alkışı hak ediyor.
Ancak seçim gününe kadar önümüzde daha 45 uzun
ve zorlu gün var. Engellerle örüleceğine kuşku olmayan, provokasyon
tehlikesini içinde barındıran 45 uzun gün...
Bu 45 gün boyunca Muharrem İnce, (koşulların
elverdiğince) Selahattin Demirtaş, Saadet Partisi’nin mütedeyyin
lideri Temel Karamollaoğlu, İYİ Parti’nin
milliyetçi lideri Meral Akşener besbelli ki
ellerinden geldiğince etkili bir kampanya yürütecekler.
Peki biz?
Her birimiz, kendi meşrebimize, ideolojik
tercihlerimize göre bir Muharrem İnce ya da bir Selahattin Demirtaş
ya da bir Karamollaoğlu ya da bir Akşener olmakla yükümlü değil
miyiz?
***