Aydın Engin Cumhuriyet Gazetesi

TAMAM değil...

Tamam, akıllı geçinen AKP Reisi “Halkımız tamam derse gideriz” yollu bir cümle kurdu, kendi kalesine doksandan bir gol attı. Gol olduğu besbelli. Ak-trollerden AKP sözcülerine kadar gözlenen telaş...

10 Mayıs 2018 | 905 okunma

Tamam, akıllı geçinen AKP Reisi “Halkımız tamam derse gideriz” yollu bir cümle kurdu, kendi kalesine doksandan bir gol attı. Gol olduğu besbelli. Ak-trollerden AKP sözcülerine kadar gözlenen telaş bunun kanıtı.
Kestirmeden gidip “Gezi çocukları” diye tanımladığım, belki Taksim’deki Gezi direnişine katılmamış, o günlerde belki İstanbul’a ayak bile basmamış, ancak Gezi’nin o ısırgan mizahında buluşan yüz binler internette “gol”ün tadını çıkardılar.
Çok keyifliydi. Twitter’de uzun uzun sörf yapmayacak kadar internet tembeli olan ben bile saatlerce (Valla öyle: Saatlerce) dolandım. Gülümsedim, arada kahkahalar attım.
Sanırım siz de...

***

Yine de bu Tırmık’ın başlığı doğrudur, yakıcı ölçüde önemlidir:
TAMAM değil.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tweet’leri değil, sandıktan çıkacak oyları saymakla yükümlü.
Keza TAMAM’a karşı “ak-troller başıbozuk ordusu”nun çıkarmaya çabaladığı “Devam” tweet’lerinin tek merkezden yollandığını bulup çıkarmak, kanıtlamak ve rezil etmek başarıdır, kabul. Gel gör ki “ak-düzenbazlar” 24 Haziran günü daha kirli marifetlere kalkışacaklar ve onları “TAMAM etmek” çok, ama çok daha önemli.
Hele hele Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun ücra köşelerinde işe koşulacak özel harekâtçı “ak-polislerin” korucu vermeyi reddetmiş köylerin sandıklarından bile silme AKP çıkarma girişimlerini önlemek daha da önemi. Unutmayalım ki baraj altında kalmış bir HDP, AKP Reisi’ne beleşten armağan edilmiş 60 milletvekili demek...
Kentlerde alt kattaki, üst kattaki komşulardan, sokakta, mahallede, semtte ulaşılabilen her seçmene 24 Haziran’daki yurttaşlık ödevi anlatılırken, konuyu “Başkan” tercihiyle sınırlamak değil, en az onun kadar vurguyla milletvekili seçimine yöneltmek, sahiden ve sahici TAMAM diyebilmenin kaçınılmaz koşulu...

***

CHP adayı Muharrem İnce’nin yarışa hızlı ve etkili başladığı inkâr edilmez ve alkışlanası bir gerçek. AKP Reisi’nin “Partide kabul edeceğim” diye kibir taşan davetine “Partisine ya da sarayına değil simit sarayına bile çağırsa giderim” cevabındaki “ince” mizah ve seçim yarışındaki “rakibi” Selahattin Demirtaş’ı hem hapishanede ziyaret etmesi, hem de eşit koşullu bir demokrasi yarışı için onun serbest bırakılmasını istemesi sahiden de alkışı hak ediyor.
Ancak seçim gününe kadar önümüzde daha 45 uzun ve zorlu gün var. Engellerle örüleceğine kuşku olmayan, provokasyon tehlikesini içinde barındıran 45 uzun gün...
Bu 45 gün boyunca Muharrem İnce, (koşulların elverdiğince) Selahattin Demirtaş, Saadet Partisi’nin mütedeyyin lideri Temel Karamollaoğlu, İYİ Parti’nin milliyetçi lideri Meral Akşener besbelli ki ellerinden geldiğince etkili bir kampanya yürütecekler.
Peki biz?
Her birimiz, kendi meşrebimize, ideolojik tercihlerimize göre bir Muharrem İnce ya da bir Selahattin Demirtaş ya da bir Karamollaoğlu ya da bir Akşener olmakla yükümlü değil miyiz?

***

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Eyvah, yaşasın, ben yine gidiyorum 09 Eylül 2018 | 4.843 Okunma 25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018 | 3.364 Okunma (Siyasal) İslam ve demokrasi 15 Ağustos 2018 | 6.330 Okunma Hem İslam hem demokrasi mi, ya İslam ya demokrasi mi? 13 Ağustos 2018 | 8.228 Okunma Garo Paylan’la imam olmamak için... 12 Ağustos 2018 | 3.788 Okunma