Aydın Engin Cumhuriyet Gazetesi

Tutukluluklarına yapılan itiraz reddedilmiştir

Parmak hesabım beni yanıltmıyorsa Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevleri bugün 109’uncu gününde. Kapsam alanına bir girip bir çıkan cep telefonumdan yarım yamalak anladığım...

25 Haziran 2017 | 162 okunma

Parmak hesabım beni yanıltmıyorsa Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın açlık grevleri bugün 109’uncu gününde. Kapsam alanına bir girip bir çıkan cep telefonumdan yarım yamalak anladığım yanlış değilse açlık grevlerindeki dönülmez aşaması çok yaklaşmış iki genç eğitim emekçisinin dostları, arkadaşları 109 gün - 109 imza başlıklı bir etkinlik örgütlediler.
Amaç belli ve yalın: Devletin dizginlerini elinde tutan muktedirlerin sağır kulaklarına haykırmak, en ufak bir şiddet içermeyen eylemlerinden dolayı bir de tutuklanan, açlık grevlerine bu kez mapus damında, geciktirici B1 vitamini desteğinden mahrum devam eden o genç kadın ve erkeğin sesi olmak...
Önceki gün, Gülmen ve Özakça’yı tutuklayan sulh ceza hâkimliği, tutukluluğa yapılan itirazı reddetti. Yürüyemez, konuşamaz hale gelmiş iki tutuklunun kaçma şüphesi ve çıktıkları takdirde yasa dışı eylemlere yol açabilecekleri kuşkusu yargı erkine tutuklamanın reddi için yetti de arttı.
O hukuktan nasipsiz, mantıktan tümüyle uzak, vicdanla bağı kopmuş karar cümlesini son dönemde ne kadar çok duyduk, duyuyoruz ve duyacağız:
- Tutukluluklarına yapılan itiraz reddedilmiştir.

***

Gülman ve Özakça hiçbir hukuk ilkesine uymadan, hiçbir yasada ciddiye alınacak karşılığı bulunmayan gerekçelerle tutuklandılar. Tutukluluklarına itiraz edildi ve yargıdan cevap geldi:
-Tutukluluklarına yapılan itiraz reddedilmiştir...
Bizim Cumhuriyet sanıklarının tutuklu olanlarına ilişkin kaçıncı itiraz mahkemeye verildi artık bilemiyorum. İddianame açıklanıp dosya Reis hukukunun yarattığı sulh ceza hâkimliği denen ucubenin elinden alınıp Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetki alanına geçtiğinde, öpülmedik bir kulağının ardı kalmış kıdemli basın sanığı ben bile “Eh, ağır ceza mahkemesi dediğin deneyimli ve tek değil üç yargıçtan oluşur. Onlar da bu iddianamenin saçmalığını, boşluğunu ve hukuk dışılığını görmezden gelmezler” demiş ve tutukluluğa itirazımızın kabul edileceğini ummuştum.
Yuf bana!
Bildiğimiz cevap değişmedi:
- Tutukluluklarına yapılan itiraz reddedilmiştir...

***

Sanıkları arasında Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın bulunduğu, işi üç kez müebbet istemeye kadar vardırabilmiş bir iddianameye dayanan davanın ilk oturumları geçen günlerde yapıldı.
Nazlı Ilıcak naif ama dik duruşlu bir savunma ile iddianameyi cevapladı. “Efendiler saçmalamayın, benim gibi yaşayan, giyinen, yazan, çizen bir kadından FETÖ’cü yaratamazsınız. Babası bir darbe mağduru olan, kendi 12 Eylül darbesine karşı çıktığı için mapuslarda yatan Nazlı Ilıcak’ta darbe destekçisi arayana gülerler” demeye getirdi.
Mehmet Altan sakin, üniversitede ders verir gibi iddianameyi cevapladı. Mehmet’in çürüttüğü bölümleri iddianamede ben de kırmızı kalemle işaretledim. Sonuna doğru “Yav, niye kalemle uğraşıyorum ki” dedim. Bir badana fırçası ile iddianameyi kırmızıya boyasaydım da olurdu...
Ahmet Altan öfkesini neredeyse şiirsel lezzetler saçan bir metne dönüştürmüştü. İddianameyi -bence- paramparça etti, çöpe attı. Anadiline ilkokulda kompozisyon yazsa sınıfta kalacak kadar hâkim savcı o savunmayı okuduysa (genellikle okumazlar) hem hukuk bilgisini pekiştirmiş olurdu hem de anadilinde meramını anlatmayı öğrenirdi...

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Eyvah, yaşasın, ben yine gidiyorum 09 Eylül 2018 | 4.843 Okunma 25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018 | 3.364 Okunma (Siyasal) İslam ve demokrasi 15 Ağustos 2018 | 6.330 Okunma Hem İslam hem demokrasi mi, ya İslam ya demokrasi mi? 13 Ağustos 2018 | 8.228 Okunma Garo Paylan’la imam olmamak için... 12 Ağustos 2018 | 3.788 Okunma