AKP medyasına bakarsanız Ankara’da bahar rüzgârları
esiyor. Tayyip Erdoğanbağırıp çağırmıyor;
muhalefet partileri
(bu “muhalefet partileri” sözcüğünün
üstüne bir mim koyun) “milli birlik ve beraberlik ruhu” (ne
demekse) içinde davranıyor. El ele verip yeni bir anayasada
anlaşmış gibiler(miş). Cemaat bütün melanetlerin
kaynağı;Cemaat’le uzun süre siyasal nikâhlı olarak birlikte yaşamış
ve şimdi kanlı düşman olmuş AKP ise sütten çıkmış bir kaşık(mış).
Bugün darbeye kalkışanlar 2013 YAŞ toplantısında Cemaat’in hükümet
ve devlet içindeki “gizli” elemanlarınca terfi
ettirilmiş; o sırada Cumhurbaşkanı ve Başbakan olan zatlar
ise hiçbir şeyden haberleri olmadan o terfileri
onaylamışlar falan filan...
Haydi hep birlikte mutlu olalım; ülkenin geleceğine umutla bakalım,
yani ahmaklarkervanında saf tutalım...
***
Cumhurbaşkanı çağırdı ve muhalefet partileri
(bu “muhalefet
partileri” sözcüklerinemim
koymuştunuz değil mi?) epey temel konuda anlaşmış
gibiler(miş).
Muhalefet partileri denince kim, ne
anlar?
İktidarda olmayan bir parti doğal olarak muhalefetteki bir
partidir. İçişleri Bakanlığı’nda kayıtlı irili ufaklı partileri
haydi saymayalım. (Aslında saysak “normalleşme edebiyatı” daha
inandırıcılık kazanırdı. Ancak “Biz Meclis’te grubu bulunan
partileri sayarız” mazeretinin ardına
saklanılabilir.
Diyelim öyle...
Cümlenin gelişi anlaşıldı ve geriye tek soru
kaldı: HDP Meclis’te grubu olan veanayasal bir parti.
Normalleşme diye sunulan Saray buluşmasında HDP
niyeyok?
Sakın “Sırrı Süreyya
Önder ‘Sayın Öcalan’ demeseydi
valla billa HDP’yi de çağırırdık” mazeretini kimse
tekrarlamasın.
Ya “kabullenilmiş” muhalefet partileriyle el ele Cemaat’e ve Kürt
siyasal hareketine vuracaklar ve bunun
adı normalleşme değil anormalleşme olacak ya da bir
daha darbeler yaşanmasın, karşılarında meşruiyetlerini
seçilmişlikten alan siyasal güçlerin tümünü bulsunlar doğru
hesabıyla sahici bir normalleşmenin arkasını getiren adımlar
atacaklar.
Bu mümkün mü?