Yazar, okuyucusunun hangi yazılarını iştahla okuduğunu, hangi yazılarına mesafeli durduğunu fark ettiğinde bir yol ayırımına gelmiştir: Ya üslubunu muhafaza ederek hakikati yazmaya devam edecek, ya da nabza göre şerbet vererek kontrolünü okuyucunun ellerine bırakacaktır. İlkelerinden taviz vermeyen yazarlar umumiyetle iyi yazarlardır; iplerini okuyucuya veren yazarlar ise umumiyetle şöhretli ve paralıdır.
Amerikalı sanatçı Andy Warhol’a atfedilen “Gelecekte herkes 15 dakikalığına meşhur olacak” sözü, medyanın gelişmesi, çeşitlenmesi ve hızlanmasıyla gerçeğe dönüştü. Bugün internete erişimi olan hemen her bireyin şöhret olma imkânı var. Şöhret basamaklarını tırmanan ya da daha doğrusu tırmalayan her birey de, yazarın sınandığı o ikilemle baş başa kalıyor: Bir yetenekle hakikate hizmet etmek ya da seviyeyi en aşağılara çekip 15 dakikalığına dikkat çekebilmek.
İnternetin şöhrete taşıyan mecralarında bu anlamda kıyasıya bir rekabet var. Bu rekabet daha iyiyi yapma değil, daha kötüyü yapma rekabeti. Daha çok söven, daha çok soyunan, daha çok şiddet uygulayan, seviyeyi olabileceği kadar çok ağıya çeken, daha çok kendisini rezil eden, daha çok “eşrefi mahlûkattan” “esfeli...