Suruç’ta yaşanan kanlı hadise sonrasında ne CHP, ne İP, ne de Saadet Partisi çıkıp HDP’ye ve PKK’ya tek söz söylemediler, tek eleştiri getirmediler. Bunun yerine hadiseden AK Parti’yi sorumlu tuttular, AK Parti’yi kıyasıya eleştirdiler.
Üç ittifak partisi bunu uzun süredir yapıyorlar. PKK/HDP’yi üzecek, tedirgin ya da rahatsız edecek her cümleden özenle sakınıyorlar. Suruç’ta olduğu gibi, PKK/HDP’nin kan ve şiddeti gizlenemez hale geldiğinde de AK Parti’ye taarruz ederek PKK’nın suçunu el birliğiyle örtüyorlar.
Samimi olalım: Ne CHP’nin, ne İyi Parti’nin, ne de Saadet Partisi’nin terör örgütleriyle yani PKK ve FETÖ ile doğrudan bir ilişki kurduklarına dair elimizde delil yok. Ancak hepsi aynı istikamette, aynı hedefe yürüyorlar. HDP ve tabii ki ABD de, onlarla aynı istikamette, aynı hedefe yürüyor ve aynı şeyi istiyorlar.
Bütün bu birbirine benzemezleri bir araya getiren, ortak hareket ettiren, birbirlerine kol kanat germelerini, birbirlerini korumalarını, kollamalarını sağlayan hiç kuşkusuz Erdoğan düşmanlığı, AK Parti düşmanlığı.
Muhalefet partileri, yanlarına yol arkadaşları olarak PKK ve FETÖ’yü de alarak, ABD’nin de arzusu doğrultusunda, AK Parti’yi yıkmak, Erdoğan’ı devirmek istiyorlar.
Olamaz ya oldu diyelim, farzı muhal, 24 Haziran’da AK Parti’yi geriletseler, Erdoğan’ı düşürseler, ellerine ne geçecek? Bu yıkımdan kim ne kazanacak?