15 Temmuz gecesi millet devleti sokaktan tuttu kaldırdı; 16 Temmuz sabahından itibaren ülkede ne sosyoloji eski sosyolojiydi, ne de siyaset eski siyaset olabilirdi.
AK Parti, 15 Temmuz’un getirdiği bu yeni sosyolojiye karşı yeni siyaset üretmenin, yeni duruma uyum sağlamanın, değişim zorunluluğunun hareketliliğini yaşıyor.
FETÖ ile mücadele amansız yürüyor, evet, ama bu mücadele, kimi zaman bumerang olabiliyor, kimi zaman silah geri tepebiliyor, kimi zaman bomba elde patlayabiliyor.
Nedeni çok açık: Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık 2013’de, 17 Aralık’ı bir milat olarak etti. Başlattığı zorlu kavgaya, kendisi, etrafındaki bir avuç yol arkadaşı ve basiret, hikmet sahibi millet dışında kimse girmedi. Kavgaya asıl girmesi gerekenler gönülsüz davrandılar. 15 Temmuz’daki alçak darbe girişimi dahi bu gönülsüzlüğe çare olmadı, gönülleri de, gözleri de açmaya yetmedi.
Şimdi, bu gönülsüzler, samimiyetsizler ve korkaklar sayesinde, sınırları elastiki, geçişken, delik deşik, kevgire dönmüş, haydi daha iyimser olalım, dönüşmeye eğilimli ya da öyle algılanan bir mücadele var.
Eskiler “şüyuu vukuundan beter” derlerdi; modern zamanlarda “algı gerçekliği örter” diyorlar.