Katar krizi patlak verdiği andan itibaren CHP hangi safta duracağını, hangi tavrı takınacağını ve nasıl bir söylem kullanacağını çok hızlı şekilde belirledi ve sanki olacaklardan haberi varmış da hazırlıklıymış gibi meseleyi iç politikaya taşıyıverdi.
CHP’nin çok hızlı şekilde pozisyon belirlemesini “kurgulanmış” olmasına ya da alacağı pozisyonun kulağına “fısıldandığına” bağlayanlar yanılırlar.
CHP’nin, böyle bir krizde pozisyon belirlemek için dışardan yönlendirmelere hiç ihtiyacı yok. Zira CHP, tam 94 yıldır bugün olduğu pozisyonda duruyor. 94 yıl boyunca aynı pozisyonu muhafaza edebilmek de, kim ne derse desin, “takdiri” ve “övgüyü” ziyadesiyle hak ediyor.
CHP, 94 yıl boyunca, kimi zaman yalpalamış olsa da; faşizme, komünizme, sosyalizme, liberalizme, demokrasiye, dindarlığa, din düşmanlığına, ulusalcılığa, İrancılığa, Kürtçülüğe, Baasçılığa, Komitacılığa meyletmiş olsa da, tabii duruşunu, o istikrarlı, o tutarlı statükocu duruşunu hiç bozmadı.
CHP, Lozan Antlaşması’nın altına imza atan parti. Lozan ise, öncesinde yapılan gizli Sykes-Picot Antlaşması’nın Türkiye’yi ilgilendiren kısımlarını garantiye alan bir antlaşma.
Sykes-Picot Gizli Antlaşması, içinde bulunduğumuz coğrafyanın sınırlarını çizmişti. Sadece sınır çizmekle kalmamış, bu sınırları muhafaza edecek idari yapıyı da şekillendirmişti.