Aydın Ünal Yeni Şafak Gazetesi

Heybetli hikmetli hâkim

Ergenekon, Selahattin Demirtaş ve bazı FETÖ davalarındaki tasarruflarıyla yargı son haftalarda bir kez daha yoğun tartışmaların merkezinde yer alıyor. Kimileri verilen kararlardan memnun, kimileri değil.Adaletin doğasında da bu...

06 Aralık 2018 | 3.966 okunma

Ergenekon, Selahattin Demirtaş ve bazı FETÖ davalarındaki tasarruflarıyla yargı son haftalarda bir kez daha yoğun tartışmaların merkezinde yer alıyor. Kimileri verilen kararlardan memnun, kimileri değil.

Adaletin doğasında da bu vardır: Her karar herkesi memnun etmez. Hâkim de kararını verirken birilerini üzmek ya da memnun etmek kaygısıyla değil, adaleti en doğru şekilde tecelli ettirmek kaygısıyla hareket eder. Selahattin Demirtaş’ın teröre destek verdiği, ya da Yasin Börü’nün vahşice öldürülmesine azmettirdiği kanaatiyle ağır şekilde cezalandırılmasını arzu ediyor olabiliriz; hâkim bizim arzumuza ya da kanaatimize göre ve bizi memnun etmek için değil, kanunlara, delillere bakarak karar vermek zorundadır. Ya da örneğin, bize göre Osman Kavala’ya dokunmak tarihi, devrimsel bir adım olabilir; ama bizim kanaatimiz ya da arzumuz Kavala’nın adil biçimde yargılanmasının önüne geçemez.

Nihayetinde, beğensek de beğenmesek de hâkimin kararına uymak zorundayız; ama sonuna kadar eleştirmek de hakkımız.

Hukuk ve siyaset adamı Ahmet İyimaya bu durumu “Hâkimin kararı karşısında boynum eğiktir, beynim diktir” şeklinde formüle ediyor. “Hâkimin kararına uyarım ama değiştirmek için beynimi kullanırım” diyor.

Sorun şu ki, hukukta bazı durumlarda karar vermek hâkim için kolay olmuyor. Karar vermek için yazılı kanun metni yetmeyebiliyor. Alman gazeteci Deniz Yücel davası, Büyükada Casusluk Davası, Rahip Brunson davası bunlara örnek. Bugünlerde görülmekte olan Karlov Suikasti Davası da bu yönde ilerliyor. Bu ve benzeri davalarda Hâkimlerin süreç içindeki tasarrufları ve verdikleri kararlar, sadece sanıkları mağdur etmekle, belli kesimleri sevindirmekle veya üzmekle kalmıyor, adalet sistemini de sorgular hale getiriyor. Sistem sorgulanmaya başlandığında ise, en küçüğünden en büyüğüne kadar davalarda verilen kararlar tatmin edici olmaktan çıkıyor.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde bu alanda çalışan Araştırma Görevlisi Serbest Ensarioğlu ile konuştuk. Ensarioğlu, günümüz hukuk ve siyaset felsefecisi Dworkin’in “zor” davalar için “Herkül Yargıç” kavramını geliştirdiğini anlatıyor. Dworkin, bazı davalarda kuralların yetersiz kaldığını ya da yazılı kuralların hâkimi adil olmayan sonuca götürebildiğini; adil bir sonuç için hakimin “yazılı kuralların dar dünyasını aşan” prensiplerle hareket etmesi gerektiğini savunuyor. Dworkin, “adalet” ve “hukukun” birbirinden ayrı olduğunu, adaletin hukukla birlikte, hâkimin beceri, sabır, ahlak, kavrayış, sezgi gibi “prensiplerle” karar vermesiyle mümkün olacağını söylüyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın 22 Kasım 2024 | 221 Okunma Öcalan çıkmayacak, Cumhur’da sorun yok 18 Kasım 2024 | 514 Okunma Zemin kayıyor, farkında mıyız? 15 Kasım 2024 | 2.826 Okunma Mansur Yavaş için yol ayrımı 11 Kasım 2024 | 987 Okunma Boykot ve iktidar 08 Kasım 2024 | 208 Okunma