https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
Diyanet İşleri Başkanlığı hafta başında Ankara’da bir “Hutbe Hizmetleri Çalıştayı” düzenledi. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş’ın davetiyle Çalıştay’a ben de katıldım. Diyanet yöneticileri, hutbe hazırlama ekibi çalışanları, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, STK temsilcileri, kadın ve erkek vaizler, müftüler, üniversite ve lise öğrencileri gün boyunca hutbeyi konuştuk.
Çalıştay 3 oturumdan oluşuyordu: İlk oturumun başkanlığını Sayın Ali Erbaş yaptı ve “Hutbe Hizmetlerinin Dünü, Bugünü, Yarını” konuşuldu. İkinci oturumun başkanlığını DİB Başkan Yardımcısı Sayın Burhan İşliyen yaptı ve “Hutbe Hizmetlerinde Yöntem ve İrşat Dili” tartışıldı. Son oturumda ise Din Hizmetleri Genel Müdürü Şaban Kondi başkanlığında “Sosyal Hayatta ve Dijital Mecralarda Hutbelerin Etkinlik ve Verimliliği” konusu masaya yatırıldı.
Sayın Ali Erbaş, yaptırdıkları bir araştırmaya göre hutbelerin her hafta 22 milyon kişiye ulaştığını ifade etti. Bu sayıya radyo, tv ve dijital mecralardan hutbe dinleyen/okuyanlar, özellikle kadınlar dahil değil. Ayrıca hutbelerin dualar dışında kalan kısmının da ortalama 7 dakika sürdüğünü öğrendik. 7 dakikalık ve milyonlarca insanın dinleyeceği bir hutbe metnini yazmak, bunu da en az tartışılır şekilde yazmak azami dikkat ve çaba gerektiriyor. Diyanet’in hutbe ekibi bu zor yükün altında en iyiyi çıkarmaya çalışıyor. Metinlerin her hafta bizzat Sayın Erbaş tarafından okunup onaylandığını, Başkan’ın bazen bütün işlerini bırakıp saatlerce metin üzerinde çalıştığını da ekleyelim.
Hutbeler konusunda daha önce burada bir yazı yazmış, hutbe metni hazırlamanın zor olduğunu ancak yorgun din dilini aşmanın, konu yelpazesini biraz daha genişletmenin ihtiyaç ve mümkün olduğunu ifade etmiştim.
Diyanet’in böyle bir Çalıştay düzenlemesi, farklı kesimlerden isimlerin katılması, meselelerin özgür bir ortamda istişare edilmesi, başta Sayın Ali Erbaş olmak üzere üst düzey DİB yöneticilerinin oturumları pür dikkat dinlemeleri ve oturumlarda dile getirilen ortak eleştiriler, hutbeleri iyileştirme yönünde samimi bir arayış olduğunu gösteriyor.
Toplantıya ilişkin şu gözlemimi de aktarayım: Türkiye’de “hitabet” konusunu çalışan epeyce bir akademisyenimiz varmış. Bu alanda dünyanın en iyisi bile olabiliriz. Birileri Anadolu’da yeni kurulan üniversiteleri acımasızca eleştirirken, o üniversitelerde özellikle sosyal bilimler alanında harika işler çıkarılıyor. Batı üniversitelerinde “retorik”, Doğu’nun medreselerinde “belagat” yüzyıllar boyunca temel ders olarak okutulmuştu. Bugün kimi profesörlerin dahi konuşurken ve yazarken yetersiz bir Türkçe sergilemeleri, “belagat” dersinin büyük ihtiyaç olduğunu açıkça gösteriyor. İlmini aktaramadıktan sonra o bilginin ne değeri var ki?
Son aylarda Cuma hutbelerinde fark edilir bir değişim zaten var. Bu değişimin, özellikle bu Çalıştay sonrasında, daha da somutlaşacağı, dinleyiciye daha fazla etki edeceği umudunu taşıyoruz. Güzel ve etkili bir konuşma ile cemaatin camiden girdiğinden farklı çıkması mümkün. Diyanet de bu arzuyu taşıyor ve başarabileceğine inanıyoruz.
Medya ve sosyal medya “eğlendirme” görüntüsü altında topluma mesaj bombardımanı yapıyor ve toplum, özellikle de gençler avucumuzdan akıp gidiyor. Hutbeler, medya ve sosyal medyanın bu olumsuz etkisini kırabilir, engelleyebilir, en azından yavaşlatabilir. Elimizdeki bu mediumu çok daha etkili, verimli kullanmak mümkün. Sadece biraz cesarete, “devrim” azmine ihtiyacımız var.
Cemaatin her hafta “acaba bu hafta Cuma hutbesinde ne var?” merakıyla camiye koşması arzumu dile getirmiştim. Şimdi daha da umutluyum. Acaba bu hafta Cuma hutbesinde imam ne anlatacak?